Uzun zaman oldu birbirimizi görmeyeli. En son Yks’ye çalıştığım zamanlarda yazmıştım kendimi. Ve şu an istediğim bölüm ve yeri kazanmış bir Rumeyse’yim. Mutluyum. İyiyim. Sağlığım da yerinde şükür. Ancak hüzünlüyüm… Yani nasıl desem… Bilemiyorum. İçimde maziyi hatırlatan ışıklar yanıp sönüyor, sesler yankılanıyor. Fakat bunların hiçbiri beni hayallerimden alıkoyamıyor. Boş ver, iyisi de bu değil mi?
Şu an Açelya Hocam’ın bana yazdığı bir söz geldi aklıma; ‘Hayatta hep istediğim şeylerin olmayacağını, üzüntülerimin kalıcı olmayacağını ve yaşamımı hep bunun bilincinde olarak geçirmemi’ söylemişti. Bazen bazı şeyleri anlamak için üzerinden belli bir süre geçmesi gerekiyormuş onu fark ettim şimdi. Evet o zaman sadece okumuştum bu sözü ama şu an yürüyeceğim, yaşayacağım ve hissedecegim her şeyde bu sözü koluma takıp devam edeceğim. Gelecek güzel gelecek!
Hissettiklerini çok iyi anlıyorum. Aslında mutlulukla hüzün birbirinin zıttı değil, aksine birbirini tamamlayan duygular. Sen de bunu çok güzel ifade etmişsin. İnsan bazen hem mutluluğu hem de hüznü aynı anda taşıyabiliyor, bu da hayatı daha derin kılıyor. Belki de geçmişin ışıklarıyla geleceğin hayalleri birbirine karıştığında ortaya böyle bir duygu çıkıyor. Bunu fark edip dile getirebilmek çok değerli. Yine de umutla yürümek, hayallerden vazgeçmemek en güzeli :)