Yeni ortamlara girmek, yeni insanlarla tanışmak, kalabalıklara konuşma yapmak, bulunduğu konfor alanından çıkmak bazı insanlar için çok kolayken, bazıları içinse iç daraltan, yetersizlik ve değersizlik hisleriyle mücadele etmeyi gerektiren, hayatın adeta durmasına sebep olan olaylar olabiliyor. Özgüven problemi, aslında tüm bu alt duyguların ortaya çıkışı denilebilir. Özgüven eksikliği yaşayan ve bunu aşmayı düşünen herkesin hayatı, ciddi anlamda sekteye uğruyor. İyi haberse, bununla sonsuza kadar yaşamak zorunda olunmadığı…
Özgüven inşası, bir nevi bir başkasına güven inşası şeklinde değerlendirilebilir. Hayatta karşımıza çıkan insanlara ne zaman güvendiğimizi, çevremizdeki pek çok insanın bizim güvenimizi nasıl kazandığını düşündüğümüzde, bunu kendimize olan güvenimizde de uygulamak mutlaka sonuç verecek. Küçük küçük adımların başarıyla sonuçlandığını görmek, karşımızdaki insana nasıl güven kazanmayı sağlıyorsa, kendimize olan güvenimizi kazanmayı da beraberinde getirecek.
Yeni tanıştığımız bir insana hoop diye güvenemeyiz. Beynimiz o insanın doğru yaptığı şeyleri gördükçe ona karşı bir “tik” atar ve giderek o insan bizim hayatımızda güvenebileceğimiz biri haline gelir. Bunun temelinde motivasyon değil, aksiyon yatar. Ayağa kalkıp, emeklemekten bebek adımına geçtiğimizde, koşmak her zaman daha kolay ve güvenli olmuştur.
Hayatında spor yapmamış bir insanın haftanın her günü spor yapması, imkansıza yakın, bundan emin olabilirsiniz. Haftanın 1 günü spor yaparak buna ufak bir adım atmak ve bunu yapabildiğini görerek ve birkaç hafta sonra sporu 2 güne çıkararak bu yolda ilerlemek, aslında beynin en güzel şekilde sisteme ayak uydurma hali oluyor.
Yalnızca oturup “benim özgüvenim yok, ben hiçbir şey yapamıyorum.” Zihniyeti, elbette size gökten zembille özgüven kazandırmayacak. Ufak ama etkili adımlar atmak, özgüveni tıpkı ev yaparken inşaata bir tuğla koymak gibi artıracak. Aksi halde sistemin çalışması olanaksız, bundan da emin olabilirsiniz.
Çocuk yaşlarda özgüven kazanamamış olmak ya da özgüvenin çevresel ya da ailesel faktörlerden dolayı kırılmış olması, “böyle geldi böyle gidecek” anlamı taşımıyor. Özgüven “yaptım hop oldu” türünden bir olgu da kesinlikle değil, hayatı yaşadıkça kazanılabilir bir şey. Bu birden olmasa bile, yavaş yavaş üzerine katarak artırılabilir. Hiçbir zaman bir gece de içinizde “özgüven çiçekleri” açmış hissetmeyeceksiniz ama atacağınız küçük adımlar giderek özgüveninizi artıracak.
Özgüvenin bir aksiyon bütünü olduğunu bilmek, bu işin sırrı olabilir. Hayatta iyi şeyler, başarılar, para gibi faktörler sizin olunca, özgüvenli olmayacaksınız. İyi şeylerin olması için hayatın döngüsüne karıştığınız zaman, daha fazlasını yapabildiğinizi görüp, özgüveninizin geldiği noktaya şaşıracaksınız.