Elif Ceylan
Elif Ceylan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yıllanmış Acılar

Yıllanmış Acılar

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Elimdeki kitabı masanın üzerine bırakıp soğuyan kahvemi tek seferde bitirip balkonuma çıktım. Aylardan aralıktı, havadaki soğukluk insanın ruhunu titreten türdendi. Kafamı geriye atıp bedenimin gevşemesine izin verdim. Tenime ilişen rüzgâr bedenimin her köşesine çarparken rahatladığımı hissettim. Kafamı yan tarafa çevirdiğimde sigara paketimin içinden bir tane sigara yakıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. İçime çektiğim her dumanın beni zehirlediğinin farkındaydım. Ama umurumda mıydı? Hayır değildi. İçime çektiğim her duman ciğerlerimi doldururken başımı da rahatlatıyordu.

Gözlerimi gökyüzünde kendini belli etmeye çalışan yıldızlara diktim. Parlaktılar, çocukluğumda olduğu gibi aynı. Benim aksime… Yoldan geçen ayyaşlar, deli gibi gülen gençler, ailesi ile eğlenen çocuklar… Ben ise kendi karanlığında tek olan o yaralı kızdım. Gözlerim yoldan geçen insanlarda tek tek gezinirken bir kişide takılı kaldı. Baştan aşağı siyahlara bürünmüş resmen gecenin karanlığına meydan okuyordu.

Yanıp yanıp sönen sokak lambasının altına oturmuş kafasını direğe yaslamıştı. Çevredeki tek sorunlu lamba oydu ve gidip onun altına oturmuştu. Elindeki siyah deftere bir şeyler çizip beğenmediğini yırtıyordu. Elini oturduğu zemine sertçe geçirdi. Ardından elini havaya kaldırıp bozuk lambaya uzattı, eli kesilmişti ama yüzünde tek bir mimik dahi oynamamıştı. Ruhu en ufak yaraya bile tepkisizleşmişti.

İçeri geçip elime aldığım yara bandıyla dışarı çıktım. Yavaş ve sessiz adımlarla yanına yürüdüm. Yanına çöküp oturdum ama tahammül edip yüzüme bile bakmadı. Takılmadım. Yara bandını uzatıp almasını bekledim, almadı. Peki. Kafamı onun gibi direğe yaslayıp gözlerimi kapadım. Sessiz bir mırıltı düştü dudaklarının arasından ama anlamadım.

”Gitmeyi düşünmüyorsun sanırım?” dedi. Yaralıydı, yorgundu. Ruhundaki yorgunluk sesine yansımıştı. Gözlerimi açmadım, havada kalan sorusunun cevabını anlamış olacak ki tekrar sormadı. Aradan geçen dakikalar içinde ne o konuştu ne de ben.

İkimiz de gecenin sessizliğini dinliyorduk ama farklı sebeplerden. Kafamı yoran düşüncelerin dağılmasına elime değen defter bozmuştu. Yüzümü sağ tarafıma çevirdiğimde orada olmadığını fark ettim. Gözlerim boş sokakta dolaşırken onun çoktan yolu yarıladığını gördüm. 

‘’Hey!” Boşlukta yankılanan sesimi duyup bana döndü. Dudaklarında belli belirsiz oluşan gülümseme ile bana bakıp yoluna devam etti. Siyah kaplamalı defterin kapağını açtığımda kendi yüzümle karşılaştım. Peki, bu beklemediğim bir şeydi. Hiç aşinası olmadığım birinden böyle bir şey beklemiyordum. Hangimiz bekleriz ki yani, siz bekler misiniz?

Tek tek sayfaları çevirdiğimde şaşkınlığım giderek artıyordu. Son sayfada ise sadece bir cümle yazıyordu ama bir kelimenin üstü çizilmişti.

” Büyümüşsün küçük Meyus, ama hala kanıyorsun… ” 

Yıllanmış Acılar
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!