Dilara

Sanatçı İçin Sanat

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Sanat için sanat” düşüncesi; sanatın herhangi etik ya da ahlâki bir değer ifade etmeden, bir fayda sağlama amacından bağımsız olarak asıl yapısının sadece gerçek sanat olduğunu anlatan bir anlayıştır. Bu düşüncenin temel özellikleri de yazılana göre şu şekildedir: “Ele alınan konuların ve akabinde ortaya çıkan eserlerin toplumsal konulardan, etik ve ahlâki değerlerden bağımsız olduğu savunulur. Sanat yalnızca kendi içinde var olmuştur ve başka hiçbir şey sanat üzerinde belirleyici bir etken olamaz.”

Ancak “toplum için sanat” düşüncesi; sanatın toplumda bir önem taşıdığını ve toplumun gereksinimlerini, yaşanmışlıklarını ve geleneklerini yansıtması gerektiğini savunur. Sanatın toplumun sorunlarına dikkat çekmesi, bunlar üzerinde yoğunlaşması ve kitlesel hareket etmesi gerektiği fikrinin arkasında durur ve sanatı bir görev olarak nitelendirir.

İki fikrin de birbiriyle epey büyük bir zıtlıkla çatıştığı bu yerde, bizlerin sanat diye nitelendirdiği şey; sahiden nedir? Yüzyıllar boyunca değişip gelişen her edebi eserde, bilirkişilerce söylenip durulduğu gibi özellikle sahip olunması ve yansıtılması gereken nitelikler bütünü müdür? Sanat, bir gerekliliğe sahip olmadan da sanat olamaz veya tek başına bir anlam ifade edemez midir? Göreceli bir kavram olmaktan sahiden uzak mıdır ki senelerdir insanlar bu konuda birbirlerinden bu denli parçalara bölünmüş bir halde yaşarlar? Sadece ortaya çıkan sonuç mu sanat olabilir; yoksa sanat aslında özünde sanatçının kendisi midir?

Belki yanlış, belki doğru, ancak ne olduğu tamamen tartışmaya açık olan mevzubahis bu kavram, benim için bu kadar büyük ihtiyaçların altına yatırılmış ve karşılanması gereken isteklerin oluşturduğu bir anlam bütününü ifade etmekten oldukça uzak. Ben, sanatın hiçbir zaman bir tanıma ihtiyacı olduğunu düşünen biri olmadığımdan ötürü, hayatımı sadece onu anlamaya odaklanmaya çalışarak yaşarım. Benim için sanat kavramı bir yerde ‘sanat için sanat’ düşüncesine daha yakın gibi görünür olsa da, aslında sanatın nesneleri ve doğayı temsil etmesi gerekçesiyle hayatı yansıtması gerektiğini ve bir sanat eserinin temsil ettiği şeyin gerçeğine ne kadar yakınsa o kadar başarılı kabul edilebileceğini savunduğu o yerde çok keskin bir şekilde bu fikirden ayrılır. Zira ben, herkesin gerçeklik kavramının tamamen farklı olduğunu düşünür ve bu yüzden ‘gerçek’ ibaresinin asla tam bir karşılığı olamayacağına inanırım. Yaşanılan her şeyin sanat yerine konulabileceği ve bunun yalnızca kişinin bir şeyleri yansıtma şekliyle değiştiği hissi beni her zaman herkesin bir sanatçı olabileceği düşüncesine daha çok iter. Değişimin hakkı verildikten sonra onun da bir eser niteliğinde olduğunu bilir; sessizlik denen şeyin bile kendine has bir yaşanma biçimine sahip olduğunu gördüğümden, aktarmasını bildikten sonra bunun dahi sanat sayılması gerektiği fikrinin arkasında dururum. Çünkü bana göre hayatın kendisi başlı başına bir sanattır. Yaşayan kişiyse kendi hayatının sanatçısıdır. Ve yaşanan her yaşam da herkes tarafından bilinen bir sergide görülmesi gereken bir sanat eseri yerine geçer. Bunun için bir ünvana, kolektif bir tanıma ya da kalıplara ihtiyaç duyulmaya başlanıldığı bir yerde sanat, sanat olma özelliğini kaybeder ve tamamen klasikleşir. Klasikleşen her şeyse benim için basitleşir ve ben, basit olan hiçbir şeyin benim kendi sanat anlayışımı yansıtmadığına inanırım.

Buna ithafen, “Kinyas ve Kayra” isimli kitabında Hakan Günday; “On üç yaşımdayken aldığım bir defterin ilk sayfasına, işaret parmağımdan akan kanla “Sanat yaşarken ölmektir!” diye yazmıştım,” der ve ekler: “Ölmeye doğanlar sanatçıdır. Öleceklerini bile bile doğanlar! Kendileridir heykel, resim, müzik, sinema. Hiçbir şey yapmadan da sanatçı olunur. Hiçbir şey üretmeden. Sadece hayatı bir sanat haline getirerek de sanatçı olunur. Kabul etmeliyim ki ben de öyle biri oldum. Bilimi yok varsaydım. Sadece sanat geriye kaldı. Ve belki bir sanatçı olarak değil ama bir sanat eseri olarak yaşadım. Şimdi de bir sanat eseri olarak kimsenin anlam veremeyeceği bir iş yapacağım. Üzerinde yattığım toprağın sahibini, Meksika denilen ülkenin seçimle işbaşına gelmiş devlet başkanını öldüreceğim. Öğrensinler hayatta hiçbir şeyin seçilemeyeceğini!”

Sanatçı İçin Sanat

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!