21.Yüzyıl çözümlemeci beyinleri ve bir yığın sıra gelen toplumsal normlar ile insan kendini mi, hakikati mi bulunsun arafta kalıyor. Ruhsal farkındalığımızın dinamik kalması için spiritüel yaşamların popülasyonu, modern çağın duygusal ve algısal zekayı geliştirme çabası arasında akıp gidiyoruz.
Zekanın bilinç ile renklenmesi insanoğlunun mucizesi; ihtiyaçlarımızı zekamızı kullanarak çözmeyi öğreneli de uzun zaman oldu. 70.000 yıl kadar… Asıl soru, düşünme eylemini bir sistem, bir sanat ve bir bilim haline getirmek; bu bir başkalaşma hikayesi…
19. Yüzyıl ile şehir hayatının adaptasyonuna uydurulan burjuva sisteminin getirilerini yaşadığımız medeniyet düzeyinde bazen kendimi kafese konulmuş hamster gibi hissetmiyor değilim. İhtiyacımız olan her şeye sahibiz ama kafesteyiz. İrade özgürlüğü peki…
Av halinden avcı halimize dönüşmemizi sağlayan asıl sıçrayışlardan biride yazı. Bence bu Bigbang’in yeryüzüne yansımış hali. Artık bir fikir binlerce yıl sonra bile okunabiliyor, anlaşılabiliyor, paylaşılabiliyor ve üzerine yeni fikirler eklenebiliyor. Antik Yunan’da felsefenin yükselişi bu temeller üzerine gerçekleşmişti. John B. Watson. 1913 yılında yazdığı “Davranışçının Gözünden Psikoloji” başlıklı makaleyle psikolojide devrim yapmış ve bize üzerine konulacak bir yığın tuğla hediye etmiştir. Düşüncelerimizi yazı ile binlerce yıl ötesine aktarabiliyor hatta geliştirebiliyoruz. Zamanda ve mekanda bağımsızlaştık, özgürleştik.
Peki şimdi?
Usulca yanaşacağımız liman neresi! Kendimiz mi, davranışsal sebebimizi anlamlandırmak mı?! Bilmiyoruz. Masa üzerine yatırılmış tüm bilgilerimiz ve bir yığın öğreti ile düşünüyoruz, denetliyoruz. Kalıplar koyuyor, vazgeçiyor, yıkıyor yeniden yeniden yapıyoruz. Bugün doğru olan ne varsa yakın tarihte yeni düşünceler ile çürüyecek. İşte gerçek evrim…
Daha önceki yazılarımda bahsettiğim gibi kuyruğumuz çıkmayacak belki ama düşünce gücü ile başkalaşacağız. Normallerimiz kabuklaşacak. Ne şanslı buna merakla hazır olan beyinler. Üzerine değinmeden geçemeyeceğim bu yolda en güçlü silahımız merak. Merak ettikçe keşfetme arzumuza yenik düşeceğiz.
Düşünce kalıtsal mirasımız olsa da asıl soru onunla gelecekte ne yapacağız ve nasıl yön vereceğiz. Hangi kaba sığıp, şekil almak isteyeceğiz… Biraz düşünelim.
Düşüncelerin gerçekliğe hoş geldin dediği bir ömür sizlerin olsun.