Malum havaların sıcak olmasından dolayı bugünlerde aşırı su içiyorum. Yine suyumu içerken, aklıma bir soru geldi: “neden susarız?”, hemen kısa bir saferiye çıktım ve bazı bilgileri derledim.
Bir bardak suyu dudaklarımıza götürdüğümüzde çoğu kez bunun ardında işleyen kusursuz biyolojik mekanizmayı düşünmeyiz. Oysa basit gibi görünen bu eylem, evrimsel mirasımızın en rafine düzeneklerinden biridir. Susuzluk, yalnızca bir his değildir; beynimizin, damarlarımızın ve hücrelerimizin ortaklaşa düzenlediği hayati bir alarm sistemidir.
Tıpkı benim gibi, bilim insanları da şu temel soruyu sormuş ve cevaplamışlar: Neden susuyoruz ve neden su içmeye ihtiyaç duyuyoruz? Bunun yanıtı, beynimizin en derin köşelerinde gizlidir. Özellikle hipotalamusun hemen yakınında yer alan OVLT (organum vasculosum lamina terminalis) ve SFO (subfornikal organ) adlı yapılar, kanda artan sodyum yoğunluğunu ya da düşen hacmi algılayan birer “su sensörü” gibi çalışır. Frontiers in Neuroscience’da yayımlanan güncel bir derlemede (Zimmerman, 2023), bu bölgelerin susuzluk hissinin beyin devreleriyle nasıl bütünleştiği ayrıntılarıyla ortaya konuluyor.
İki Farklı Alarm: Tuz ve Hacim
Susuzluk aslında iki farklı kaynaktan doğar. Birincisi ozmotik susuzluk: Kandaki tuz oranı yükseldiğinde, hücrelerimizden su çekilir ve OVLT–SFO devreleri alarma geçer. İkincisi ise hipovolemik susuzluk: Kan hacmi düştüğünde devreye giren anjiyotensin II hormonu, yine bu merkezleri uyararak “su iç” komutu gönderir. Böylece beynimiz yalnızca suya değil, kimi zaman tuza da yönelim gösterir (Fitzsimons, 2020). Nature dergisinde yayımlanan deneysel bir çalışma da, bu iki mekanizmanın farklı ama uyumlu şekilde işlediğini gözler önüne sermiştir (Zimmerman et al., 2016).
Önden Tatmin: Daha Yudum Yudum İçmeden
İlginçtir ki, su içmeye başlar başlamaz beynimizdeki “susuzluk nöronları” susturulur. Oysa kandaki denge henüz düzelmemiştir. Bu, bilim insanlarının “anticipatory mechanism” yani önden tatmin mekanizması dediği bir sistemdir. Neuron dergisinde yayımlanan bulgular, ağız ve yutaktan gelen sinyallerin beyinde susuzluk devresini hızla yatıştırdığını göstermektedir (Augustine et al., 2019). Bu sayede ihtiyacımız olandan fazla su içmez, kısa sürede dengeyi sağlarız.
Kültürlerarası Bir Evrensellik
Bu biyolojik hakikati farklı dillerdeki kaynaklar da vurguluyor. Fransızca literatürde “physiopathologie de la soif” başlıklı yazılarda (Bourque, 2022), hipotalamustaki bu merkezler “koruyucu nörohormonal eksen” olarak tanımlanıyor. İspanyolca bir derleme, susuzluğun yalnızca biyolojik değil, davranışsal bir yönü olduğuna dikkat çekiyor (Martínez, 2023): İnsan, suyu sadece hayatta kalmak için değil, aynı zamanda sosyal alışkanlıklarının bir parçası olarak da içiyor. Arapça kaynaklarda ise “العطش” (susuzluk), doğrudan hayatın devamı ile ilişkilendirilmiş; anjiyotensin ve ADH (vazopressin) hormonlarının rolü özellikle vurgulanıyor (Al-Ma’arifa, 2020).
Günlük Hayatımıza Yansıyan Sessiz Bilim
Modern yaşamda çoğu zaman susuzluk hissini göz ardı ederiz. Kahveyi, gazlı içecekleri veya çayı suyun yerine koyarız. Oysa bedenimiz çok net konuşur: Susadığında tek istediği saf sudur. Türk Endokrinoloji Derneği’nin yayımladığı güncel kılavuzda (2024), ADH hormonunun hassas dengesi bozulduğunda yalnızca susuzluk değil, ciddi klinik tabloların ortaya çıkabileceği özellikle vurgulanıyor.
Bir Bardak Suyun Felsefesi
Bir bardak su içtiğimizde, aslında yalnızca susuzluğumuzu gidermeyiz. Hücrelerimizdeki tuz dengesini yeniden kurar, damarlarımızın hacmini dengeler ve beynimizin milyonlarca yıllık evrimsel yazılımını tatmin ederiz. Susuzluk, evrensel bir dildir; insanlığın Arapça’da “العطش”, Fransızca’da “soif”, Almanca’da “Durst” dediği aynı deneyim, yaşamın ortak paydasıdır.
Belki de bu yüzden suyun tadı yoktur ama anlamı büyüktür. Her yudum, biyolojinin sessiz mucizesini hatırlatır. Ve biz, çoğu kez farkında olmadan, beynimizin milyonlarca yıl önce yazılmış komutlarını yerine getiririz: “Susadın. İç!”
Afiyet olsun:)
Kaynaklardan Seçmeler (APA)
-
Augustine, V., Gokce, S. K., Lee, S., Wang, B., Davidson, T. J., Reimann, F., … & Oka, Y. (2019). Temporally and spatially distinct thirst satiation signals. Neuron, 103(1), 1–13.
-
Bourque, C. W. (2022). Physiologie et physiopathologie de la soif. EM-Consulte.
-
Fitzsimons, J. T. (2020). Neural control and modulation of thirst and sodium appetite. European Journal of Physiology, 472(3), 421–436.
-
Martínez, J. A. (2023). La sed: ¿un mecanismo suficiente para el equilibrio hídrico? Revista Española de Nutrición Humana y Dietética.
-
Türk Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği. (2024). Endokrinoloji Kılavuzları. Ankara: TEMD Yayınları.
-
Zimmerman, C. A., Leib, D. E., & Knight, Z. A. (2016). Neural circuits underlying thirst and fluid homeostasis. Nature, 537(7622), 185–189.
-
Zimmerman, C. A. (2023). Osmoregulation and thirst: Circuits of the lamina terminalis. Frontiers in Neuroscience, 17, 11345.
-
المعرفة (Al-Ma’arifa). (2020). العطش. [Çevrimiçi ansiklopedi makalesi].