Berdel Çelik Tokay
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Beden Unutmaz: Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Beden Unutmaz: Travma Sonrası Stres Bozukluğu

featured
0
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hayat bazen bizi en hazırlıksız olduğumuz yerden yakalar. Aniden gelişen şiddetli olaylar, sadece günümüzü değil, yaşamımızın tüm akışını bir anda tersyüz edebilir. Çoğumuz, sarsıcı bir deneyimin ardından kendimize “tamam, artık geçti, bitti” telkininde bulunuruz. Zihnen sayfayı çevirdiğimizi sanırız. Ancak Travma Sonrası Stres Bozukluğu , meselenin “kafada bitirmekle” çözülmediğinin en net kanıtıdır. Çünkü travma, sadece kötü bir anı değil; bedenin o tehlike anını kaydetmesi ve o dosyayı asla rafa kaldırmaması halidir.

Psikolojik travma üzerine yapılan güncel çalışmalar, bize çarpıcı bir gerçeği fısıldıyor: Asıl hasarı bırakan olayın kendisi değil, sinir sistemimizin o dehşet anında verdiği tepkidir. Zihniniz tehlikenin geçtiğini bilse bile, bedeniniz hala o “o anın” içinde hapsolmuş olabilir. Tehdit bitmiştir ama beden alarm vermeye devam eder. Bu da kişinin yaşam kalitesini sessizce kemiren, günlük işlevselliği baltalayan yorucu bir kısır döngüye dönüşür.

Susmayan Alarm: İçimizdeki Koruma Kalkanı

Bu sürecin biyolojik mimarı, biz farkında olmadan vücut fonksiyonlarını yöneten Otonom Sinir Sistemimizdir. Bir tehlikeyle burun buruna geldiğimizde, sistem hayatta kalmak adına iki temel savunma mekanizmasını devreye sokar:

  1. Savaş ya da Kaç: Tehdit algılandığı an sempatik sinir sistemi gaza basar. Kalp atışları hızlanır, nefes sıklaşır, kaslar gerilir. Beden, hayatta kalmak için muazzam bir enerji üretir.
  2. Donup Kalma: Eğer savaşmak ya da kaçmak mümkün değilse, sistem sigortayı attırır. Çaresizlik anında o devasa enerji içeride sıkışır ve kişi “donma” tepkisi verir.

İşte Travma Sonrası Stres Bozukluğu tam da burada başlar. Hayatta kalmak için üretilen o yoğun enerji, tehlike geçince boşaltılamaz ve bedende kilitli kalır. Sebepsiz ağrılar, geçmeyen gerginlikler, uyku sorunları veya ani seslere verilen irkilme tepkileri…

Hepsi, içeride hapsolmuş ve çıkış yolu arayan o enerjinin yansımalarıdır. Beden, savaşın bittiğine bir türlü ikna olamaz.

Vagus Siniri: Fren Mekanizmamız Neden Bozulur?

Sinir sistemimizin dengesinden sorumlu baş aktörlerden biri Vagus Siniri’dir. Beyin sapından başlayıp iç organlarımıza kadar uzanan bu hat, vücudun “sakinleş ve onar” komutunu veren parasempatik sistemi yönetir. Ancak travmatik deneyimler bu hattın işleyişini zayıflatır.

Vagal tonusu düşen bireylerde sinir sistemi fabrika ayarlarına, yani denge durumuna dönmekte zorlanır. Bu sadece ruhsal bir huzursuzluk yaratmaz; sindirim problemleri, kronik yorgunluk ve bağışıklık sisteminin çökmesi gibi somut fizyolojik sorunlara kapı aralar. Yani bu bozukluk, “psikolojik” olduğu kadar, hatta belki daha fazla “fizyolojik” bir yaralanmadır.

Beynin Esnekliği: İyileşme İçin Bir Umut

Travmanın izleri nörobiyolojik düzeyde de kendini gösterir. Stres hormonu kortizolün sürekli yüksek seyretmesi, beynin hafıza merkezi olan hipokampüsü baskılayabilir. Bu yüzden travmatik anılar, yer ve zaman bağlamından kopuk, sanki “şu an oluyormuş gibi” canlı bir şekilde geri gelir.

Fakat tablo bu kadar karanlık değil. En büyük gücümüz, beynimizin kendini yeniden yapılandırma yeteneğidir. Beyin, yeni ve güvenli deneyimlerle kendi sinir ağlarını yeniden örebilir. Alarm merkezi olan Amigdala’yı sakinleştirmeyi ve mantıklı düşünen Prefrontal Korteks’i güçlendirmeyi öğrenebiliriz.

İyileşmenin Anahtarı: Bedeni Özgür Bırakmak ve Bağ Kurmak

Travma Sonrası Stres Bozukluğu tedavisinde artık sadece konuşmak yetmiyor. Kilit nokta, bedende sıkışıp kalmış o hayatta kalma enerjisini güvenli bir şekilde tahliye etmektir. Bu yüzden modern psikoterapilerde beden odaklı yaklaşımlar (Somatik Deneyimleme gibi) hayati önem taşıyor. Kişiyi travmatik hikayenin içinde boğmak yerine, o an bedenindeki duyumlara (titreme, sıcaklık, uyuşma) odaklanmaya davet etmek, sıkışmış enerjinin nazikçe boşalmasını sağlar.

Bu süreçte gözden kaçırmamamız gereken bir diğer kritik unsur da sosyal bağlardır. Travma, doğası gereği kişiyi izole eder; “Beni kimse anlayamaz” hissiyle kendi kabuğumuza çekilmemize neden olur. Güvendiğiniz birinin sakin ses tonu, şefkatli bir bakışı veya sadece yanınızda sessizce var olması bile, alarm halindeki beyninize “tehlike geçti” sinyalini göndermenin en güçlü yollarından biridir. Ayrıca gün içinde basit ‘topraklanma’ egzersizleri yapmak da faydalıdır. Zihniniz geçmişin karanlık dehlizlerine kaydığında, sadece durun ve etrafınızdaki beş nesneye odaklanın. Ayaklarınızın yerle temasını hissedin. Bu basit ‘şimdi ve burada’ oryantasyonu, zaman algısını yitirmiş beyninizi nazikçe bugüne davet eder.

Bedenimiz her şeyi kaydeder evet, ama aynı zamanda yeni ve güvenli yolları öğrenme kapasitesine de sahiptir. Eğer bedeninizdeki alarm zilleri hiç susmuyorsa, bir uzmandan destek almak, o zilleri susturmanın ve özgürleşmenin en insancıl yoludur.

Beden Unutmaz: Travma Sonrası Stres Bozukluğu
+ - 0

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!