Etik, Hukuk ve Psikoloji Işığında Aile Sınırlarının İhlali
Giriş: Evlilik Birliğinde İzin Verilen ve Verilmeyen Üçüncü Kişi Paradoksu
Evlilik birliği, Türk Medeni Kanunu’nun güvencesi altında, toplumun en temel mikro-yapı taşı ve çekirdek ailenin kurucu dinamiğidir. Hukuki ve etik doğası gereği mutlak bir iki kişilik ortaklık olan bu müessese, Türk toplumundaki geniş aile yapısının kültürel ağırlığı ve özellikle kız annesinin iyi niyetli koruma güdüsü ile geleneksel kayınvalide müdahalesinin yıkıcı baskısıyla sürekli bir test sürecine tabi tutulmaktadır. Son yıllarda istikrarlı bir şekilde artış gösteren boşanma davalarının gerekçeleri incelendiğinde, bu kültürel müdahalenin hukuki zeminde dahi ağır kusur olarak tanımlanan, evlilik otonomisini kökten tahrip eden bir yıkım paradoksuna dönüştüğü gözlemlenmektedir.
Bu hazırlamış olduğumuz analiz, iyi niyetli sevgi ve koruma refleksiyle başlayan anne müdahalesinin, hızla yuva dağıtımına yol açan, etik, sosyolojik ve hukuki sınırları ihlal eden çok boyutlu etkisini bilimsel ve profesyonel bir bakış açısıyla ortaya koymaktadır. Merkezi hipotezimiz, modern çekirdek ailenin korunmasının, menşe aileden duygusal ve fiziksel “ayrışma (differentiation)” sürecine bağlı olduğudur.
1. Etik ve Dini Zeminin Sarsılması: Kutsal Ahit ve Mahremiyet İhlali
Tarihsel ve evrensel bir perspektifle bakıldığında, evlilik; tüm kültürlerde ve dinlerde eşler arasında kurulan, kutsallık atfedilen bir ahit (sözleşme) ve mahremiyet ilkesi üzerine kurulu özel bir ilişki olarak kabul edilmiştir. Kayınvalide müdahalesi, bu iki temel direği kökten sarsarak ilişkinin manevi temelini çürütmektedir.
Sözleşmeye Sadakatin Zedelenmesi ve Dış Etki: Evliliğin en kritik etik şartı, eşler arasındaki manevi sözleşmeye (ahde) sadakattir. Eşlerden birinin, eşiyle yaşadığı en ufak sorunu dahi anında annesine taşıması, evlilik sorunlarının sürekli olarak dışarıya, yani üçüncü bir otoriteye açılması anlamına gelir. Bu eylem, eşler arasındaki sırdaşlık yükümlülüğünü ve temel güveni ihlal eder. Dini ve etik öğretiler, evliliğin eşler arasında kurulan özel bir sırdaşlık ilişkisi olduğunu vurgularken; annenin sürekli bilgi sahibi olması, çiftin çözüm üretme potansiyelini ortadan kaldırır ve müdahale zincirini başlatır.
Bağımsız Otoritenin Kurulamaması ve Haksız Rekabet: Yeni kurulan çekirdek ailenin, sağlıklı bir şekilde var olabilmesi için, menşe aileden duygusal ve fiziksel olarak ayrışarak kendi bağımsız otoritesini kurması birincil sosyolojik zorunluluktur. Annenin sürekli müdahalesi, kızının eşiyle ortaklaşa inşa etmesi gereken bu yeni otoriteyi (koalisyonu) engeller. Damat, kendini eşitsiz bir rekabet ortamının içinde bulur. Gelin, öncelikli bağlılığını kendisine değil, annesine atfettiği algısıyla yüzleşmek zorunda kalan damat için bu durum, evlilik kurumunun etik temeldeki eşit ortaklık ilkesini ciddi biçimde zedelemektedir.
2. Sosyal ve Psikolojik Yıkım: Evlilik İttifakının Çözülmesi
Kayınvalide müdahalesi, psikolojik sınırları ihlal ederek ve eşler arasındaki duygusal ittifakı çözerek yuvanın dağılmasını hızlandıran, yıkıcı bir döngü oluşturur. Bu döngü, çiftin sağlıklı çatışma çözme (conflict resolution) becerilerini yok eder ve kuşağa yayılan travmatik döngülerin (intergenerational trauma) sürekliliğini sağlar.
Sırdaşlıktan Hâkimliğe Geçiş ve Güven Kaybı: Kızın, eşiyle yaşadığı her anlaşmazlığı annesine aktarmasıyla, anne istemeden de olsa evliliğin duygusal “hakemi” veya “yargıcı” pozisyonuna yerleşir. Sağlıklı bir evlilik, eşlerin sorunları kendi aralarında, gizlilik ilkesine (confidentiality) riayet ederek çözmeyi öğrenmeleriyle mümkündür. Müdahale, bu öz-yeterlilik (self-efficacy) sürecini engeller. Damat, karısının kendisine karşı kendi ailesiyle bir cephe (ittifak) kurduğunu düşündüğünde, evliliğin en kritik yapıtaşı olan koşulsuz güven (unconditional trust) kökten sarsılır ve evlilik birliği içeriden çözülmeye başlar.
Kuşaklararası Projeksiyon ve Sürekli Eleştirel Cepheleşme: Kayınvalide, kendi geçmiş evlilik deneyimlerinde yaşadığı olumsuzlukları (örneğin eşten görmediği saygı, maddi güvencesizlik) veya tatmin edilmemiş duygusal ihtiyaçlarını kızının evliliğine projeksiyon yoluyla yansıtabilir. Bu durumda anne, kızı için rasyonel bir koruma refleksiyle değil, aslında kendi tamamlanmamış travmalarıyla hareket eder. Damada karşı sürekli ve haksız eleştirilerle dolu bir patolojik cephe oluşturur. Bu cepheleşme, ev içindeki huzuru ve damadın birey olarak saygınlığını tamamen bitirerek, duygusal şiddet ortamını pekiştirir.
3. Hukuki Sonuç: Müdahaleye Sessiz Kalmanın Yargıtay Nezdindeki Ağır Kusuru
Türk Medeni Hukuku, evliliğe dışarıdan yapılan aşırı ve yıkıcı müdahaleleri, “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” (TMK m. 166/1) kapsamında mutlak boşanma sebebi olarak kabul eder. Ancak hukukun bu konudaki kritik ve profesyonel analizi, kusurun müdahale eden kayınvalideye değil, müdahaleye pasif kalan veya aktif destek veren eşe yüklenmesidir.
Eşin Koruma Yükümlülüğü ve Yargıtay İçtihatları: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin yerleşik ve emsal teşkil eden içtihatları, eşlerden birinin kendi ailesinin diğer eşe yönelik; hakaret, baskı, küçük düşürücü eylemlerine sessiz kalmasını, onaylamasını veya bu eylemlere aktif destek vermesini açıkça boşanmada ağır kusur olarak değerlendirmektedir. Hukuk, evlilik birliğinin temel sadakat ve bağlılık yükümlülüğünün, menşe aileden dahi gelecek baskıya karşı durmayı, yani çekirdek ailenin sınırlarını kararlılıkla korumayı gerektirdiğini net bir şekilde hükme bağlamıştır. Bu, evlilik birliğinin sürdürülmesindeki pozitif yükümlülüğün bir parçasıdır.
Bağımsız Konut ve Hukuki Kusur Zinciri: Evli çiftten birinin, ailesinin aşırı müdahalelerine ve baskılarına rağmen bağımsız konut temin etmemesi veya müdahalelerin sürekli hale gelmesine göz yumması, hukuken şiddetli geçimsizliğin kanıtı olarak kabul edilir. Bu durum, hukuki olarak evlilik otonomisinin kurulmasına aktif bir engel teşkil etme ve yuvanın dağılmasına zemin hazırlama şeklinde yorumlanarak, kusur tespitinde aleyhte bir delil niteliği taşır.
Kusur Tespiti ve Maddi Sonuçları: Kayınvalide müdahalesi sonucu evlilik birliği temelden sarsıldığında, hukuki süreçte kusurun ağır ve baskın bir bölümü, annenin eylemlerine göz yuman, özel bilgileri aktaran veya eşini korumayan kıza yüklenir. Bu kusur tespiti, boşanma davası sonucunda diğer eş lehine hükmedilecek maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk/iştirak nafakası kararlarında belirleyici ve temel bir rol oynamaktadır.
Sonuç ve Çekirdek Ailenin Otonomisini Koruma Stratejileri
İyi niyetli dahi olsa, kız annesinin “kızıma sahip çıkma” çabası, paradoksal bir şekilde kızının eşiyle olan bağını zedeleyerek evliliğinde mutsuzluğa ve yuvanın dağılmasına yol açabilmektedir. Modernleşme ve toplumsal değişim süreciyle birlikte, geniş ailenin koruyucu ve iç içe yapısından, çekirdek ailenin özerk ve birey merkezli yapısına geçiş artık yalnızca sosyolojik bir değişim değil, sağlıklı bir evlilik birliği için elzem bir koşuldur.
Evliliğin dış baskılara karşı korunması ve yuvanın devamlılığının sağlanması, ancak içeriden kurulan sağlam bir savunma ile mümkündür. Bu savunma, evlenen çiftlerin ortak iradesine, duygusal olgunluğuna ve dış müdahaleleri engelleyecek net sınırların kararlılıkla belirlenmesine bağlıdır.
Hukuki ve Etik Sınırın İlanı: Eşler, sorunlarını yalnızca kendi aralarında çözeceklerini ve dışarıdan müdahaleye kesinlikle izin vermeyeceklerini belirten net ve kararlı bir duruş sergilemelidirler. Bu, evlilik birliğinin bağımsız otoritesinin resmen ilanıdır.
Mahremiyetin Kutsal Korunması: Evlilik içindeki sırlar, problemler ve özel konuların menşe ailelere aktarılmaması, evlilik birliğinin kutsal mahremiyetine ve eşler arasındaki duygusal sözleşmeye riayet etmek anlamına gelir. Bilgi akışının kesilmesi, müdahale zincirinin ilk halkasını kırar.
Bilinçli Ayrışma (Differentiation): Annenin sürekli müdahale arzusunun altında yatan duygusal bağımlılık ve kızın bu müdahaleye duyduğu duygusal ihtiyaç, profesyonel psikolojik destek veya aile terapisi yoluyla çözümlenmeli ve sağlıklı bir bireyselleşme süreci (individuation) tamamlanmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, sevgi ve koruma güdüsü, destek olmakla müdahale etmek arasındaki ince çizgiyi aştığında, en büyük yıkımı bizzat kendisi getirir. Ailenin görevi, kanat germek değil, yeni yuvanın kendi ayakları üzerinde durabilmesi için sağlıklı sınırlar ve özgürlük sunmaktır. Evlilik birliğinin varlığı, eşlerin bu sınırları koruma iradesine bağlıdır.
FATMA YILDIZ