Son yıllarda şehircilik tartışmalarında sık sık duyduğumuz bir kavram var: 15 dakikalık şehir. İlk bakışta kulağa fazla iddialı geliyor; çünkü alıştığımız şehir düzeni, her şeyi birbirinden koparan büyük mesafeler üzerine kurulu. İşe gitmek başka bir uçta, market başka bir yerde, sosyal hayat şehrin bambaşka bir köşesinde. Zamanımızın çoğu, aslında yaşamadığımız yerlerde geçiyor.
Peki ya tüm ihtiyaçlarımız yürüyerek veya bisikletle sadece 15 dakika içinde ulaşabileceğimiz bir çevrede olsaydı?
İşte bu fikir, modern şehirlerin geleceğini değiştirebilecek kadar güçlü.
Ulaşılabilirlik: Şehrin Yeni Tanımı
Geçmişte şehirler “büyüklükleriyle” övünürdü. Bugün ise asıl mesele, ne kadar büyük olduğumuz değil, ne kadar ulaşılabilir olduğumuz.
15 dakikalık model, bir yerde yaşamanın değerini mesafeyle değil, yakınlıkla ölçüyor.
Bu modelde:
- Ev,
- İş,
- Okul,
- Sağlık hizmetleri,
- Market,
- Park ve yeşil alan,
- Kültürel aktiviteler
hepsi kısa bir yürüyüş mesafesinde. Yani modern dünyanın en değerli şeyi olan zaman insana geri veriliyor.
Trafik Değil, İnsan Öncelikli Şehir
15 dakikalık şehir modelinin en temel özelliği, trafiği azaltması değil; insanı merkezine alması.
Büyük bulvarların yerini yaya yolları alıyor.
Araba bağımlılığı azalıyor.
Toplu taşıma destekleyici bir unsur hâline geliyor.
Bu model, yüksek teknolojiye değil, doğru planlamaya dayanıyor.
Yani bazen en “akıllı” çözüm, en sade olanıdır.
Mahalle Kültürünün Dijital Çağdaki Yeniden Doğuşu
Bir zamanlar komşuluk, mahalle esnafı, sokak kültürü şehir yaşamının doğal parçalarıydı.
Ama modern metropoller büyüdükçe insanlar birbirinden uzaklaştı.
15 dakikalık model, bu kültürün dijital çağda yeniden doğmasını sağlıyor.
Çünkü insanlar aynı çevrede yaşayıp aynı çevrede zaman geçirdikçe mahalle, sadece bir yer değil, yeni bir sosyal topluluk oluyor.
Bu da şehirde yalnızlaşmanın panzehiri olarak karşımıza çıkıyor.
Sürdürülebilirlik: Daha Az Karbon, Daha Çok Yaşam
Modelin çevresel etkileri de oldukça güçlü.
- Daha az araç kullanımı
- Daha temiz hava
- Daha fazla yeşil alan
- Enerji verimliliği
Kısacası şehir sadece “kolay” değil, aynı zamanda nefes alabilir hâle geliyor.
Peki Türkiye’de Mümkün mü?
“Bizde olmaz” demeden önce durup düşünmek gerek.
İstanbul gibi yoğun metropollerde tamamen uygulanması zor görünse de bölgesel 15 dakikalık adacıklar oluşturmak mümkün.
Konya, Eskişehir, Ankara, Bursa gibi şehirlerde ise hem yeni planlanan bölgelerde hem de mevcut semtlerde uygulanabilirliği çok daha yüksek.
Asıl mesele bina yapmak değil; yaşamı yeniden düzenlemek.
Her Şey Yakında Olunca İnsan Ne Kazanır?
- Daha az trafik stresi
- Daha fazla boş zaman
- Daha fazla sosyal bağ
- Daha yüksek yaşam kalitesi
- Daha sağlıklı bir gündelik hayat
Kısacası 15 dakikalık şehir, sadece mekânı değil, insanın hayata bakışını da değiştiriyor.
Son Söz
- yüzyılda şehirlerin yarıştığı alan artık gökdelenlerin yüksekliği değil, insanların mutluluğu.
- 15 dakikalık şehir modeli bunun için basit ama çarpıcı bir şey söylüyor:
- “En büyük konfor, yakınlıktır.”
Belki de yaşadığımız yerleri gerçekten şehir yapan şey mesafeler değil, mesafelerin kısaldığı bir yaşamdır.
✒️ Tuba Nazlı
Akıllı Şehir Teknolojileri ve Dijital Toplum Üzerine Çalışan Araştırmacı & Yazar
Şehircilik – Sosyal Bilimler – Yeni Nesil Kent Modelleri