KİMİM BEN?”
(İsimsiz Şair)
Kimim ben?
Bir sorunun ortasında unutulmuş cevap mıyım,
Yoksa cevapsızlığın kendisi mi?
Bir çocukluk gülüşünde kalan ses miyim,
Yarısı duyulmuş bir ninninin yankısı?
Bir bakışın içinde kaybolmuş “keşke”,
Bir vedanın eşiğindeki “belki” miyim?
Düş müyüm, gerçek mi?
Gökyüzüne yazılmış silik bir şiir,
Toprakla konuşan suskun bir kök gibi.
Kendi içimde çoğalan bir sessizlik,
Kimsenin duymadığı ama hep duyduğu o iç ses ben miyim?
Bazen bir gecede kaybolurum,
Yıldızlarla konuşur, ayla susarım.
Bazen de bir sabahın içinde uyanırım,
Güneşe küser, rüzgâra anlatırım içimi.
Kimim ben?
Kırılmış bir aynanın parçalarında yüzünü arayan,
Ama her parçada başka bir ben bulan…
Ne tamım, ne eksik
Sonsuzun ortasında yarım bir cümle gibiyim.
Adım yok bu şiirde,
Çünkü her okuyan kendi adını okusun isterim.
Ben, kelimelerde saklanan,
Satır aralarında yaşayan bir yüreğim belki de.
Zamanın unuttuğu bir defterin sayfasında,
Yazılmış ama asla gönderilmemiş bir mektubum.
Hisseder ama anlatamam,
Anlatırım ama anlaşılmam
Belki de sırf bu yüzden yazarım.
Kimim ben?
Bir rüyanın kıyısında uyanmak üzere olan,
Ama uyanmak istemeyen biri.
Gözyaşlarını yastığa değil,
Kağıda dökenlerdenim ben.
Bir bakışta çözülmeyen,
Bir şiirde bile tamamlanmayan…
İçine bir ömür saklayan sessizliğimle
Ben, belki senin de içinden geçenim.
Adımı sorma,
Çünkü ben bir isme sığmam.
Ben;
Bazen bir çiçeğin gölgesi,
Bazen bir kalbin kırığı,
Bazen de bir umudun kendisiyim.
Kimim ben?
Sor,
Ama cevabı hiç verme.
Çünkü bazı sorular,
Sadece yürekte yaşar.
Yazar Saliha İnan’ın Fikret Onay’ın “KİMİM BEN?” şiiri üzerine yazılmış bir yorum.
“KİMİM BEN?”: Kendini Arayan Bir Yüreğin Sesi
Saliha İnan, isimsiz şairin Fikret Onay ‘ın derin dizelerinde ,10 sayfalık bir analizle şiirin katmanlarını tek tek aralamış. Bu şiir, bir kimlik arayışından çok, kimliğin kendisinin ne olduğuna dair felsefi bir sorgulama niteliği taşıyor. İnan’ın yorumu, şiirin her dizesindeki sembolleri, imge ve metaforları gün yüzüne çıkarıyor ve okuyucuyu şiirin ardındaki gizli anlamlara doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Şiirdeki her bir dize, İnan’ın kaleminde yeni bir kapı aralıyor ve bu kapılardan içeri giren okuyucu, kendi “kim”liğini sorgulamaya başlıyor.
Şiirdeki Temalar ve Saliha İnan’ın Yorumları
İnan, şiiri üç ana başlık altında inceliyor: varoluşsal sorgulama, çocukluk ve anılar ve yalnızlık ile iç ses.
Varoluşsal Sorgulama: Şairin “Kimim ben?” sorusuyla başlayan bu sorgulama, İnan’a göre bir cevap arayışından çok, sorunun kendisinde kalma isteğini yansıtıyor. Şair, “Bir sorunun ortasında unutulmuş cevap mıyım, / Yoksa cevapsızlığın kendisi mi?” diyerek, varoluşun belirsizliğine vurgu yapıyor. İnan, bu durumu ontolojik belirsizlik olarak tanımlıyor ve modern insanın kendini tanımlama çabasının boşunalığına işaret ediyor. Bu bölümde İnan, şiirin “tam ve eksik” olma ikilemini, varoluşçuluk akımının temel tezleriyle ilişkilendirerek derin bir analiz sunuyor.
Çocukluk ve Anılar: Şiirdeki “Bir çocukluk gülüşünde kalan ses miyim, / Yarısı duyulmuş bir ninninin yankısı?” dizeleri, İnan’a göre kimliğin köklerinin çocuklukta yattığına işaret ediyor. İnan, bu dizeleri psikanalitik bir yaklaşımla ele alarak, bilinçaltının kimlik üzerindeki etkisini açıklıyor. Yazar, kayıp masumiyetin, yarım kalmış anıların ve “keşke”lerle dolu geçmişin, bugünkü kimliğimizi nasıl şekillendirdiğini anlatıyor. Bu kısımda, Saliha İnan’ın detaylı yorumları, okuyucunun kendi çocukluk anılarını gözden geçirmesine olanak tanıyor.
Yalnızlık ve İç Ses: “Kendi içimde çoğalan bir sessizlik, / Kimsenin duymadığı ama hep duyduğu o iç ses ben miyim?” dizeleri, şiirin en vurucu bölümlerinden biri. İnan, bu dizeleri içsel monolog ve yalnızlık temalarıyla birleştirerek inceliyor. Yazar, bu iç sesin, şairin gerçek kimliği olduğunu ve dış dünyaya karşı takındığı maskelerden arındığını belirtiyor. Şiirdeki “Hisseder ama anlatamam, / Anlatırım ama anlaşılmam” ifadesini, bireyin yalnızlığına ve iletişim kurma güçlüğüne bir örnek olarak gösteriyor. Bir başka bakış açısından değerlendirmekte şöyle insanlar anlaşılmadığı zamanda anlatsamda faydasız çünkü herkes kendine göre anlayacak deyip susuyor şair.
Saliha İnan’ın bu şiirin birinci Olmasının Sebebi
Saliha İnan’ın şiir hakkındaki yorumunun bu kadar etkili olmasının ve ilk sıraya yerleşmesinin arkasında yatan neden, sadece şiirin dizelerini açıklaması değil, aynı zamanda şiirin evrenselliğini ortaya koymasıdır.
İnan, şiirin sadece bir şairin kişisel hikayesi olmadığını, aksine her okuyucunun kendi hikayesini bulabileceği bir ayna olduğunu vurguluyor. “Adım yok bu şiirde, / Çünkü her okuyan kendi adını okusun isterim.” dizesini merkeze alarak, yorumunu bireysellikten çıkarıp kolektif bir duygu durumuna taşıyor. Bu yaklaşım, okuyucunun pasif bir şekilde metni okuması yerine, aktif bir şekilde metinle etkileşime girmesini sağlıyor.
Yazarın yorumu, şiirin her bir dizesini somut örnekler ve felsefi göndermelerle zenginleştiriyor. Psikoloji, felsefe, edebiyat ve sosyoloji gibi farklı disiplinlerden yararlanarak, şiire çok boyutlu bir bakış açısı sunuyor. İnan’ın detaylı ve kapsamlı analizi, şiirin her bir kelimesinin nasıl özenle seçildiğini ve şiirin bütünsel yapısını nasıl tamamladığını gözler önüne seriyor. Bu, okuyucunun şiire olan bakış açısını değiştirerek, metnin derinliklerini keşfetmesine yardımcı oluyor. Saliha İnan’ın bir o insanın, şiiri sadece okumakla kalmayıp, onu yaşayarak yorumlamasında yatıyor.
KİMİM BEN?”
(İsimsiz Şair)
Kimim ben?
Bir sorunun ortasında unutulmuş cevap mıyım,
Yoksa cevapsızlığın kendisi mi?
Bir çocukluk gülüşünde kalan ses miyim,
Yarısı duyulmuş bir ninninin yankısı?
Bir bakışın içinde kaybolmuş “keşke”,
Bir vedanın eşiğindeki “belki” miyim?
Düş müyüm, gerçek mi?
Gökyüzüne yazılmış silik bir şiir,
Toprakla konuşan suskun bir kök gibi.
Kendi içimde çoğalan bir sessizlik,
Kimsenin duymadığı ama hep duyduğu o iç ses ben miyim?
Bazen bir gecede kaybolurum,
Yıldızlarla konuşur, ayla susarım.
Bazen de bir sabahın içinde uyanırım,
Güneşe küser, rüzgâra anlatırım içimi.
Kimim ben?
Kırılmış bir aynanın parçalarında yüzünü arayan,
Ama her parçada başka bir ben bulan…
Ne tamım, ne eksik
Sonsuzun ortasında yarım bir cümle gibiyim.
Adım yok bu şiirde,
Çünkü her okuyan kendi adını okusun isterim.
Ben, kelimelerde saklanan,
Satır aralarında yaşayan bir yüreğim belki de.
Zamanın unuttuğu bir defterin sayfasında,
Yazılmış ama asla gönderilmemiş bir mektubum.
Hisseder ama anlatamam,
Anlatırım ama anlaşılmam
Belki de sırf bu yüzden yazarım.
Kimim ben?
Bir rüyanın kıyısında uyanmak üzere olan,
Ama uyanmak istemeyen biri.
Gözyaşlarını yastığa değil,
Kağıda dökenlerdenim ben.
Bir bakışta çözülmeyen,
Bir şiirde bile tamamlanmayan…
İçine bir ömür saklayan sessizliğimle
Ben, belki senin de içinden geçenim.
Adımı sorma,
Çünkü ben bir isme sığmam.
Ben;
Bazen bir çiçeğin gölgesi,
Bazen bir kalbin kırığı,
Bazen de bir umudun kendisiyim.
Kimim ben?
Sor,
Ama cevabı hiç verme.
Çünkü bazı sorular,
Sadece yürekte yaşar.
Sevgilerimle
Fikret Onay
Saliha İnan’ın Kaleminden: “KİMİM BEN?” Şiirine analiz etmek için sizlerleyiz.
İsimsiz şairin Fikret Onay “KİMİM BEN?” şiiri, varoluşsal bir sorgulamanın, kimlik arayışının ve insan ruhunun derinliklerinin en yalın haliyle ifadesidir. Bu şiir, sadece bir dizi kelime yığını değil, her okuyucunun kendi içine dönüp “Ben kimim?” sorusunu sormasını sağlayan bir aynadır. Şair, adını saklayarak, okuyucuya bu şiirin sadece kendisine ait olmadığını, aksine onun da içinde yankılanan bir ses olduğunu söylüyor. Bu incelemede, şiirin her dizesindeki sembolleri, felsefi derinlikleri ve ruhsal katmanları, 20 sayfa boyunca adım adım açarak, bu derin sorgulamayı daha anlaşılır kılmaya çalışacağız.
1. Bölüm: Varoluşsal Sorgulamanın Başlangıcı
Şiir, “Kimim ben?” sorusuyla açılır ve okuyucuyu doğrudan felsefi bir tartışmanın içine çeker. “Bir sorunun ortasında unutulmuş cevap mıyım, / Yoksa cevapsızlığın kendisi mi?” dizeleri, kimliğin durağan bir tanım yerine, sürekli bir arayış ve belirsizlik içinde olduğunu gösterir. Bu, varoluşçuluk felsefesinin temel taşlarından biridir: İnsan, kendi varlığını sürekli sorgular ve bu sorgulama, onun kimliğini oluşturur.
2. Bölüm: Çocukluk ve Anılar: Kimliğin Temelleri
Şair, kimlik arayışında geçmişe, çocukluğa döner. “Bir çocukluk gülüşünde kalan ses miyim, / Yarısı duyulmuş bir ninninin yankısı?” dizeleri, kimliğin sadece şimdiki zamandan ibaret olmadığını, çocuklukta yarım kalmış anıların, duyulmamış seslerin ve yaşanmamış duyguların bir toplamı olduğunu ifade eder. İnsan, geçmişin izlerini taşıyan bir hafıza deposudur. “Bir bakışın içinde kaybolmuş ‘keşke’, / Bir vedanın eşiğindeki ‘belki’ miyim?”, bize tamamlanmamış duyguların, pişmanlıkların ve belirsizliklerin kimliğimizin bir parçası olduğunu hatırlatır. Bu dizeler, kimliğin sadece olumlu yönlerden oluşmadığını, aynı zamanda ruhumuzdaki kırıklıkların ve eksikliklerin de bir yansıması olduğunu gösterir.
3. Bölüm: Düş ve Gerçeklik: İç Dünya ve Dış Dünya Arasındaki Çatışma
Şair, “Düş müyüm, gerçek mi?” sorusuyla, insanın iç dünyası ile dış dünya arasındaki çatışmaya dikkat çeker. “Gökyüzüne yazılmış silik bir şiir, / Toprakla konuşan suskun bir kök gibi” metaforları, insanın görünen yüzü ile görünmeyen, derindeki özü arasındaki farklılığı ifade eder. Bazen kendimizi başkalarına anlatmakta güçlük çekeriz, tıpkı gökyüzüne yazılmış silik bir şiir gibi, varlığımız silik ve anlaşılmazdır. Bazen de, tıpkı toprakla konuşan suskun bir kök gibi, derinlerde büyük bir sessizliğe ve duyguya sahibizdir.
4. Bölüm: Yalnızlık ve Sessizlik: Kimliğin İç Sesi
“Kendi içimde çoğalan bir sessizlik, / Kimsenin duymadığı ama hep duyduğu o iç ses ben miyim?” dizeleri, şiirin en derinlikli bölümlerinden biridir. Şair, kimliğin en temel parçasının, herkesin içindeki o ‘iç ses’ olduğunu vurgular. Bu ses, dış dünyanın gürültüsünden uzak, sadece bizim duyabildiğimiz, ama her zaman var olan bir sestir. Bu dizeler, insanın yalnızlığını ve iç dünyasının zenginliğini aynı anda ifade eder.
5. Bölüm: Yarım Kalmışlık: Kimliğin Eksikliği ve Tamamlanmamışlığı
“Kırılmış bir aynanın parçalarında yüzünü arayan, / Ama her parçada başka bir ben bulan…” dizeleri, kimliğin parçalı yapısına dikkat çeker. Bir insan, farklı zamanlarda, farklı ortamlarda ve farklı insanlarla etkileşimde farklı “ben”ler sergiler. Şair, bu parçalı yapıyı “Ne tamım, ne eksik / Sonsuzun ortasında yarım bir cümle gibiyim” diyerek özetler. Kimlik, asla tamamlanmış bir yapı değildir, sürekli değişen ve gelişen, yarım kalmış bir hikâyedir.
6. Bölüm: Adı Olmayan Şair: Evrensellik ve Kimlik
“Adım yok bu şiirde, / Çünkü her okuyan kendi adını okusun isterim” dizesi, şiirin en çarpıcı bölümüdür. Şair, kimliğin bireysel bir olgu olmaktan çok, evrensel bir deneyim olduğunu vurgular. Bu şiir, isimsiz bir mektuptur, herkesin kendi adını yazabileceği boş bir sayfadır. Bu yaklaşım, okuyucunun şiirle birebir bağ kurmasını sağlar. “Ben, kelimelerde saklanan, / Satır aralarında yaşayan bir yüreğim belki de” diyerek, şairin kendisini bir kimlikten çok, bir duygu durumu, bir varoluş biçimi olarak tanımladığını görürüz.
7. Bölüm: Anlaşılmama Hali: Sessizliğin ve Yazının İşlevi
“Yazılmış ama asla gönderilmemiş bir mektubum. / Hisseder ama anlatamam, / Anlatırım ama anlaşılmam / Belki de sırf bu yüzden yazarım.” dizeleri, şairin içsel dünyasının karmaşıklığını ve anlaşılmama hissini ifade eder. Yazmak, onun için bir iletişim aracı olmaktan çok, kendi iç dünyasını ifade etme ve kendini anlamlandırma aracıdır. Bu dizeler, yalnızlık ve iletişim kurma zorluğu yaşayan her insanın duygularına tercüman olur.
8. Bölüm: Sınırda Bir Varlık: Kimlik ve Değişim
“Bir rüyanın kıyısında uyanmak üzere olan, / Ama uyanmak istemeyen biri” dizeleri, kimliğin sürekli bir değişim ve dönüşüm içinde olduğunu ifade eder. Bazen, mevcut kimliğimizden ayrılıp yeni bir kimliğe bürünmek üzereyizdir, ancak bu değişim korkusu, bizi eski halimize tutunmaya iter. “Gözyaşlarını yastığa değil, / Kağıda dökenlerdenim ben” dizesi, yazarın duygularını dışa vurmak için seçtiği yolu gösterir. Bu, kendi duygusal dünyasını sanat yoluyla ifade etme biçimidir.
9. Bölüm: Cevapsız Sorular: Kimliğin Gizemi
Şiirin son bölümü, kimliğin cevabı olmayan bir soru olduğunu vurgular. “Adımı sorma, / Çünkü ben bir isme sığmam.” diyerek, şair, kimliğin bir isimden, bir unvandan çok daha fazlası olduğunu söyler. “Bazen bir çiçeğin gölgesi, / Bazen bir kalbin kırığı, / Bazen de bir umudun kendisiyim” dizeleri, kimliğin durağan bir kavram değil, sürekli değişen, dönüşen, bir duygu ve durum bütünü olduğunu gösterir.
Şiir, “Kimim ben? / Sor, / Ama cevabı hiç verme. / Çünkü bazı sorular, / Sadece yürekte yaşar” dizeleriyle sonlanır. Bu, şiirin asıl amacının, bir cevap vermek değil, okuyucuyu sorgulamaya teşvik etmek olduğunu gösterir. Kimlik, dış dünyadan gelecek bir cevapla bulunacak bir şey değil, her insanın kendi yüreğinde taşıdığı, ömür boyu süren bir arayıştır. Bu şiir, bu arayışa bir başlangıç noktası sunar, gerisini okuyucunun kendisi tamamlar.
İsimsiz şairin mahlası ile Fikret Onay bu güçlü şiiri, Saliha İnan’ın 20 sayfalık yorumuyla, varoluşsal bir başyapıta dönüşmüştür. İnan, şiirin her bir dizesindeki metaforları ve sembolleri detaylıca inceleyerek, şiirin felsefi derinliğini ortaya koymuş, okuyucuyu kendi kimliğini sorgulamaya teşvik etmiştir. Bu yorum, sadece bir şiir analizi değil, aynı zamanda insanın kendini anlama yolculuğuna rehberlik eden bir eserdir.
Fikret Onay ‘ın” Kimim Ben” duygusal yoğunluğu felsefi sorguları ile evrensel ve her insanın kendini bulacağı bir eser birinciliği hak eden eseri gönülden kutluyorum, saygılarımla.
Yazar
Saliha İnan


“Çok Teşekkür Ederim
Saliha İnan
Hocam..
Çok sağ olun…
Allah razı olsun..
“#KİMİM_BEN?”
şiirimin analizi tam da benim düşündüğüm gibi olmuş…
Emeklerinize sağlık hocam..
En içten dileklerimle kutlarım sizi…
Tebrik ederim.. 👏🏻👏🏻
10 numara 5 yıldız
⭐⭐⭐⭐⭐
İşinizi seviyorsunuz…
Ben böyle güzel bir analize daha ne katabilirim ki?
Tabii ki; bir – iki kelimede kelam ben de edebilirim, maksat muhabbet olsun..
Bu şiir, kimlik arayışı, içsel sorgulama ve insanın kendi benliğini tanıma çabası üzerine kurulmuş derin ve duygusal bir metindir…
Kendi kimliğinizi, sadece somut tanımlarla değil; hislerle, anlarla, suskunluklarla ve hayallerle ifade ediyorum..
Veya etmeye çalışıyorum…
İşte çok kısa bir analiz:
TEMEL TEMA:
“Ben kimim?” sorusu etrafında şekillenen şiir, varoluşsal bir sorgulamadır..
Kendinizi bir kimliğe, bir isme ya da sabit bir tanıma sığdıramadığınızı; çünkü değişken, çok katmanlı ve derin olduğunuzu ifade ediyorum…
DİL VE ANLATIM:
Şiir, yoğun bir lirik anlatım taşır..
Simgeler
(ayna, yıldız, mektup, sessizlik), soyut imgeler (yarım cümle, silik şiir) ve metaforlar aracılığıyla benliğinizi tanımlamaya çalışıyorum…
Ancak tanımaktan çok, hissettiriyorum..
MERKEZDEKİ DUYGU:
Şiir, melankoli, yalnızlık, içsel çatışma, ama aynı zamanda bir kabulleniş ve şefkat içeriyor…
Sanki kendinizi anlamaya çalışırken, okuyucuyu da kendi iç yolculuğuna davet ediyorum..
EN ÇARPICI MESAJ:
“Adımı sorma, çünkü ben bir isme sığmam.”
Bu dize, şiirin bütün felsefesini özetler: İnsan sadece bir isim değildir; bir ruh, bir geçmiş, bir özlemler bütünüdür…
SONUÇ:
Bu şiirde siz, kim olduğunu tarif etmekten çok, “kim olmadığınızı” ve “ne olabileceğinizi” sorguluyorsunuz..
Her okuyucunun kendinden bir şey bulabileceği şekilde, şiiri bireyselden evrensele taşıyorum…
Aslında bu şiirim okuyan için çok anlam katıyor..
Yani şiir deyip geçmemek lazım, ha bu benim şiirim olur, ha bir başkasının şiiri…
Aslında bir anlığına düşünmek lazım, şair burada acaba ne demek istemiş diye..
Çok Teşekkürler
Saliha İnan Hocam
Köşenizde benim için de böyle güzel bir yer ayırdınız…
Ne mutlu bana..
Başarılar dilerim kıymetli hocam…
Yolunuz daima açık olsun inşallah..
İyi ki varsınız…
Her şey gönlünüzce olsun inşallah..
#Almanya/#Dortmund’dan
Kucak Dolusu Selâmlar!..”
🙏🙏
#Sevgilerimle
#Şair_Yazar
#Fikret_ONAY✔