“Türkiye’nin Sahnesi Neden Broadway Değil?”
Özden Çetin
Broadway… West End… İkisi de birer cadde değil, birer ekonomi, birer şehir kimliği ve birer kültürel ekosistem. Dünyanın dört bir yanından insanlar oraya akın ederken, o ışıklı tabelaların altında milyar dolarlık bir endüstri döner.
Peki bizde?
İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in ışıkları neden hâlâ o kadar sönük? Neden biz hâlâ “iyi niyetli, ama ömrü kısa” prodüksiyonlarla yetiniyoruz?
Bu sorunun cevabı üç ana eksende yatıyor: ekonomi, kültür ve politika.
Ve bu eksenler sadece teorik bir tespit değil; bizzat yaşadığım bir prodüksiyon hikâyesiyle, yani Türkiye’de sahnelenmiş Jekyll & Hyde müzikali ile birebir kanıtlanmış gerçekler.
1. Ekonomi: Sahneye Para Yoksa, Hayal Yarı Yolda Kalır
Broadway’de bir müzikal, tek bir prodüksiyonla yatırımcısına yıllarca para kazandırır. The Phantom of the Opera 35 yıl sahnede kaldı, milyarlarca dolar üretti.
Bizde ise müzikaller, 6–12 ayda kepenk indiriyor. Sebep basit:
- Sponsorluk sistemi zayıf.
- Özel yatırımcı, sahne sanatlarını yüksek riskli görüyor.
- Devlet desteği sınırlı ve sürekliliği yok.
Jekyll & Hyde süreci bu gerçeği tüm çıplaklığıyla gösterdi.
Yapımcı olarak yola çıktığımda, amacım yalnızca bir müzikal sahnelemek değil, Türkiye’de uluslararası standartta bir prodüksiyon yapmaktı. Lisans haklarını almak, dekor ve kostüm çizimlerini özgün hale getirmek, orkestra ve oyuncu seçimini titizlikle yapmak… Her adımını planladım.
Ama finansman arayışına girdiğimde, sponsorlarla yaptığım görüşmelerde hep aynı duvar:
- “Kültür sanat desteklemek isteriz ama bütçemiz yok.”
- “Logomuzu afişe koyar mısınız, ama maddi katkı sağlayamayız.”
Sonuç: Sponsorsuz yola devam. Yani tüm yük yapımcı olarak benim sırtımda.
2. Kültür: Seyirci Alışkanlığı ve Yaratıcı Ekosistem
Broadway seyircisi biletini aylar önceden alır. Bizde ise seyirci “bakalım o gün boş olursak geliriz” mantığında.
Jekyll & Hyde sürecinde bunun etkisini net gördüm:
- İlk gösteriler salonu doldurdu ama seyirci talebi kısa sürede düştü.
- Bilet satışına güvenemediğimiz için finansman planını sürekli revize etmek zorunda kaldım.
- Çok sayıda kişi, bilet almak yerine davetiye talep etti — hatta bazı sanatçılar, “ben zaten tanınıyorum” diyerek ücretli bilet alma fikrine dahi karşı çıktı.
Üretim tarafında ise asıl zorluk, insan faktörü oldu.
İyi bir iş yapma heyecanıyla bir araya gelmiş olmamız gerekirken, kısa sürede açgözlülük ön plana çıktı:
- Sanatçılar, sözleşmeler imzalandıktan sonra yeni maddi taleplerle geldi.
- Teknik ekip, ilk verdiği fiyatın iki katını istemeye başladı.
- Bazı kişiler, benim bu piyasada yeni olmamı fırsat bilerek “nasıl olsa bilmez” mantığıyla işi şişirme girişimlerinde bulundu.
Bütün bunlar, yalnızca bütçeyi değil, motivasyonu da eritti. Prova salonunda harcanması gereken enerji, masa başında kriz çözmeye gidiyordu.
3. Politika: Kültür Stratejisi Olmadan Broadway Olmaz
Broadway ve West End, sadece sanat değil, devlet ve şehir politikalarının bir ürünü.
- İngiltere’de Arts Council, ABD’de National Endowment for the Arts sahne sanatlarını uzun vadeli fonlarla destekliyor.
- Bizde ise kültür politikası, “festival takvimi” ve “birkaç devlet tiyatrosu” ile sınırlı.
Jekyll & Hyde sürecinde devlet desteğine dair tek bir kapı bile açılmadı. Şehirlerimizde müzikallerin sahneleneceği özel bölge, tiyatro sokağı, markalaşmış bir kültür merkezi yok. Üstelik yapımcı, prodüksiyon sürecinde her konuda kendi başına bırakılıyor.
4. Jekyll & Hyde’dan Çıkan Acı Dersler
Bu müzikal bana şunu öğretti:
- Türkiye’de sahne sanatlarında finansman eksikliği, yalnızca sponsor veya devlet desteği ile ilgili değil; içerideki sektörün birbirini desteklemek yerine “birbirinden koparmaya çalışması” ile de ilgili.
- Piyasada yeniysen, önce sanatçıya değil, “senin üzerinden daha fazla nasıl kazanırım?” diye bakan bir kitle ile tanışıyorsun.
- İyi niyet ve yüksek kalite hedefi, açgözlülüğün gölgesinde hızla yıpranıyor.
Ve en kötüsü, bu süreçte seyirciye yansıtamadığın kavgalar, kuliste yaşanan gerginlikler ve yorgunluklar, sahnede parlayan ışığı sönükleştiriyor.
Peki Ne Yapmalı?
- Kısa vadede: Kamu–özel sektör finansman modelleri, turizm entegrasyonu, uluslararası ortak prodüksiyonlar.
- Orta vadede: Teknik altyapı yatırımları, sahne sanatları akademilerinde müzikal bölümleri.
- Uzun vadede: İstanbul veya İzmir’i “Doğu Akdeniz’in Broadway’i” olarak markalaştırmak, özgün müzikallerimizi dünya sahnelerine taşımak.
Ve hepsinden önemlisi: Sanatçıdan teknisyene, sponsordan seyirciye herkesin kısa vadeli kazanç hırsından vazgeçmesi. Çünkü açgözlülük, yalnızca bir prodüksiyonu değil, bir ülkenin kültür sahnesini de öldürür.
Son Söz:
Ben Jekyll & Hyde ile bir hayalin peşinden gittim. Sahne ışıkları, dekorlar, müzik… Hepsi yerli yerindeydi. Ama kuliste, toplantı odalarında, sponsorluk görüşmelerinde gördüm ki, biz hâlâ sahneye değil, cebe odaklanan bir sektördeyiz.
Broadway olmak istiyorsak önce birbirimizi “yolunacak kaz” olarak değil, aynı sahnenin oyuncuları olarak görmeyi öğrenmeliyiz.
Yoksa ışıklar hep kısa yanar, perde de hep erken kapanır.