Yönetim tarihinde, iktidarların hesap verme sorumluluğuna yönelik girişimler ve bu sürecin yarattığı çatışmalar sıkça dikkat çekmiştir. Yeni gelen yönetimlerin, kendilerinden önceki iktidarları sorgulaması, çalışmaları değerlendirmesi ve gerekirse yargılama yoluyla cezalandırma çabaları, tarih boyunca çeşitli örneklerle karşımıza çıkmıştır. Özellikle Türk yönetim tarihinde, önceki yönetimi sorgulayan ve hesap soran yaklaşımlar “devr-i sâbık” kavramıyla ifade edilmiş ve bu terim siyasi literatürde önemli bir yere sahip olmuştur.
Devr-i sâbık, kelime anlamıyla “eski dönem” demektir ve siyasi bağlamda, bir iktidarın kendisinden önceki iktidarı sorgulaması ile ilişkili bir kavramdır. Bu ifade özellikle Fransız İhtilali’nden sonra “ancien régime” (eski rejim) ile benzer şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Fransız jakobenleri ihtilal öncesi dönemi gayrimeşru ilan ederek önceki yönetim sistemine ve onun temsilcilerine karşı savaş açmıştır. Türk siyasetinde ise devr-i sâbık kavramı, geçiş dönemlerinde siyasi hesaplaşma aracı olarak sıkça tartışılmıştır.
Bu kavram etrafında iki temel görüş ortaya çıkmaktadır. Birinci görüş, devr-i sâbık yaratmanın siyasi rövanş niteliği taşıdığını savunurken, ikinci görüş ise bunun yönetimsel hesap verebilirliğin önemli bir unsuru olduğunu ve tüm geçmişin ayrıntılı bir şekilde incelenmesinin gerekli olduğunu öne sürmektedir. Bununla birlikte, bazı yorumlara göre devr-i sâbık doğal olarak ortaya çıkmaz; aksine iktidarların şeffaflık ve etik standartlardan uzaklaşması, fiili olarak kendi devr-i sâbıklarını yaratmalarına yol açar.
Devr-i sâbıkın oluşumu için genelde önceki yönetimin yeterince denetlenmemiş olması gerektiği düşünülmektedir; ancak bu tür bir süreçte ortaya çıkan sorunlardan biri, denetleme mekanizmasının yine siyaset eliyle yürütülmesidir. Bu durum, sağlıklı bir adalet mekanizmasının işleyişini engelleyebilir. İktidarın önceki dönemleri denetlemesi siyasi çıkarlarla şekillenebileceğinden, bu görev esasen bağımsız devlet mekanizmalarına bırakılmalıdır. Denetleme sürecinin tarafsızlık, bağımsızlık ve adalet değerleriyle yürütülmesi, yönetim sisteminin sağlığı açısından kritik önemdedir. Devr-i sâbık geliştirme gibi bir yaklaşım ise bu doğrultuda günümüz koşullarında geçerliliğini yitirmiştir.
Peki, devr-i sâbık yerine hangi yaklaşım benimsenmelidir? Modern devlet yapısında, siyaset ve bürokrasi kurumlarının faaliyetlerinin sürekli bir şekilde denetlenmesi esastır. Bu denetleme yalnızca mevcut iktidarın tercihine veya keyfiyetine bağlı kalmamalı, sistematik bir mekanizma ile gerçekleştirilmeli ve kurumsal bir yapı ile süreklilik sağlanmalıdır. Yönetimsel denetimin sürekli çalışması sayesinde geçmişin denetlenmesi gibi ihtilaflı süreçlere gerek kalmaz ve tüm zararlar anlık olarak tespit edilip giderilebilir. Böylece denetleme süreci hiçbir kişi veya kurumun inisiyatifine bırakılmadan sistematik bir biçimde yürütülür.
Sonuç olarak, devr-i sâbık kavramının tarihsel bağlamda anlam taşısa da günümüz modern yönetim anlayışında yerinin olmadığını söylemek mümkündür. Onun yerine önerilen yönetimsel denetim mekanizması, siyasetten bağımsız olarak çalışarak hem duygusal hem de öznel motivasyonlarla alınabilecek kararların önüne geçer. Bu yönüyle siyasi çekişmeleri ve kutuplaşmaları azaltıcı bir rol üstlenir. Yönetimsel denetimin kurumsallaştırılması, devletin işleyişine uzun vadede istikrar getirirken geçmişten gelen sorunların tekrarlanmasını da engelleyecektir.