Varlık Da, Yokluk Da İnsanlar İçin.
O gün annemi ziyarete gitmiştim. Annem 80’ li yaşlarda ve felçli bir kadındı. Onun bakımını 3 kız kardeş paylaşmıştık. Her birimizin evinde üçer ay kalıyordu. Şimdi sıra ortanca kardeşimdeydi ve biz de her gün ziyaretine gidip, bazı ihtiyaçlarını gidermekte kardeşime yardım ediyorduk.
Acelem Vardı!
Akşam olmak üzereydi, ve evde de akşam yemeği hazırlamam lazımdı. Yolum Çarşamba pazarına düşmüştü. Pazarı başından başlayarak taramaya başladım. Canım o gün sebze çekmiyordu. Nihayet bir balık tezgâhının önünde durdum. Tezgâh koca lambalarla aydınlatılmış, balıklarsa ışığın altıda pırıl, pırıl parlıyordu. Fiyatlarsa evlere şenlik, adeta el yakıyordu. Hele Kalkan balıkları sadece bakmalıktı. Almak ne mümkün, biraz seyrettim ve sonunda çinekop almaya karar vererek satıcıya yöneldim. Tam sipariş verecektim ki yaşlı bir amcanın hayretle bana baktığını hissettim. Belli ki oldukça şaşkındı ve bir şeyler söylemek için yutkunup duruyordu. Neyse uzatmıyalım, ben tekrar satıcıya dönüp siparişimi verdim. Lakin yaşlı amca dayanamayıp yanıma geldi ve mahcup bir ses tonuyla;
Unutursak Hatırlatanlar Olur.
-Kızım, bu kadar pahallı yiyecekleri nasıl alabiliyorsunuz. Bu parayla insan bir hafta yemek yapar. Demez mi ?
O anda benim zihnimde “bir taraftan aklımın takılı kaldığı kalkan balıkları, bir taraftan da işi ucuza kapatmış olmanın sevinci geçiyordu” düşüncem, yaşlı amcanın sorusu ile bilmem kaç parçaya bölünüverdi birden, yüksekten atılan borcamlar gibi etrafa dağıldı. Bu sefer yutkunmak sırası bana gelmişti.
Başa, Geç Gelen Akıl!
Çinekopları aldım, ödemesini yaptım ve balık torbasını yaşlı amcanın eline sıkıştırıp koşar adımlarla evin yolunu tuttum. Yaşlı amca arkamdan koşarak bana yetişmeye çalışıyordu ama tabii ki yorgun ayakları çaresizce onu balıkçının önüne çivilemişti bile.
Önemli Olan Tokatı Yemeden Düşünebilmektir.
Eve gelince doğru mutfağa koştum. Bir gün önce ısladığım kuru fasulyeleri pişirip sofraya koydum. İçim biraz olsun rahatlamış fakat aklım halâ yaşlı amcada kalmıştı. Ve kimbilir çocuklarımızın beğenmeyip ellerinin tersiyle ittikleri yemeklerin özlemini çeken kaç çocuk vardı çevremizde ve biz onları hiç tanımıyorduk bile.