Toplumun gürültüsü, siyasetin hoyratlığı, egoların yarıştığı sahnede bazı yollar sessizce akar. Ne bağırır, ne çağırır. Ne kılıç kuşanır ne de ün arar. Ama varlığını derinden hissettirir. İşte o yollardan biridir Melamilik. Anadolu’nun en ince ruhlu, en derinlikli tasavvuf damarlarından biri. Ve belki de bugün en çok ihtiyacımız olan öğreti.
Melamilik; görünmeyenin, gösterişin ardındaki gerçekliğin, kibir yerine tevazuun, şekil yerine özün peşindedir. Bir Melami, sıradan bir halk insanı gibi görünür; gösterişli tekkelerden, kalabalık merasimlerden, “ben oldum” diyen kibirli sözlerden kaçınır. Çünkü Melami, dış görünüşün değil iç derinliğin yolcusudur.
Bugün sosyal medyada her ibadetin sergilendiği, her iyiliğin ifşa edildiği, her fikrin bağırılarak dillendirildiği bir çağda yaşıyoruz. Kalpten yapılanın değil, görünür olanın değerli sayıldığı bir çağda… Oysa Melamilik bize başka bir şey fısıldar: “Yap, unut. Bil, sakla. Ol, gösterme.”
Melami anlayış, insanın kendi nefsini arındırmasını, riya ve gösterişten uzak bir şekilde Hak ile olmasını ister. Şatafata düşmez. Dervişliğin kıyafette, söylemde, çevrede değil; davranışta, niyette ve iç dünyada olduğunu öğretir.
Bugün sokağa çıksak ve bir Melami aramaya kalksak, onu tanıyamayız. Ne sarığı vardır başında, ne de elinde tesbihi. Belki bir zanaatkâr, belki bir öğretmen, belki bir bahçıvan… Ama gönlüyle âriftir. Gözüyle değil, kalbiyle görür dünyayı. Ve belki de bizi onaran, bu görünmezliktir. Çünkü gösterişli olan her şey bir gün yıkılır, ama özde olan baki kalır.
Melamilik, sadece bireysel bir arınma değil, aynı zamanda toplumsal bir başkaldırıdır. Riyanın, gösterişin, makam hırsının, sahte dindarlığın reddidir. Sessiz bir başkaldırıdır bu. Bağırmadan da direnilebileceğini hatırlatır bize.
Bu toprakların mayasında Melami hikmetler çoktur. Ama ne yazık ki bu sessizliği anlamak da bir o kadar zorlaştı. Çünkü bizler her şeyi daha çok göstererek var olacağımıza inanıyoruz. Oysa Melami, “gösterme” diyerek var olur.
Bugün, bir Melami gibi yaşamak devrimdir. Çünkü hiçbir makam beklemeden iyilik yapmak, hiç kimseden takdir beklemeden doğruyu söylemek, en büyük dönüşümdür. İşte bu yüzden, belki de Melamilik, “Türkiye Yüzyılı” dediğimiz bu dönemde unutulmuş bir hazine olarak yeniden keşfedilmeli.
Yolumuz Melami yolu olmasa da, onlardan öğrenilecek çok şeyimiz var:
Daha az konuşmak, daha çok dinlemek.
Daha az göstermek, daha çok hissetmek.
Daha az sahip olmak, daha çok paylaşmak.
Ve en önemlisi, görünür olmadan da iz bırakabilmek.
Özden Çetin
Peyzaj Mimarı | Şehir Plancısı | Sosyal Etki Uzmanı
Sessizliğin de bir dili olduğuna inananlardan…