Zübeyde KORKMAZ
Zübeyde KORKMAZ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. GÜNDEM
  4. GİAN LORENZO BERNİNİ’NİN SANATI İLE BAROK’TA GÜZELLİK ANLAYIŞINA BİR BAKIŞ

GİAN LORENZO BERNİNİ’NİN SANATI İLE BAROK’TA GÜZELLİK ANLAYIŞINA BİR BAKIŞ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Barok tarza adını altın harflerle yazdıran, Roma kentinin çehresini tek başına sonsuza dek değiştiren ve büyük bir dahi olarak kabul edilen İtalyan ressam, heykeltıraş ve mimar Gian Lorenzo Bernini, 7 Aralık 1598’de Napoli’de, kendisi gibi bir heykeltıraş olan Pietro Bernini’nin oğlu olarak dünyaya geldi. Sanatını oğluna aşılamak isteyen Pietro Bernini, oğlu Gian Lorenzo Bernini’yi henüz sekiz yaşındayken Roma’ya götürdü. Babasının sanatını devralmak üzere Roma’ya gelen küçük Bernini’ye, rivayete göre burada Papa V. Paul tarafından, Rönesans’ın en büyük sanatçılarından biri olan Michelangelo’nun varisi olacağı müjdesi verildi. Gian Lorenzo Bernini’nin ansızın bir yıldız gibi Roma’da parlamaya başlamasına neden olan olay, sanat aşığı Kardinal Scipione Borghese’nin –büyük olasılıkla- 1620’de ondan bir tablo istemesidir. Bernini bu istek üzerine Kardinal Scipione Borghese’nin bir tablosunu yapmış ve Kardinal tam anlamıyla bu tabloya hayran olmuştur. Bernini’nin yeteneğine tutkuyla bağlanan Borghese, o tablodan sonra onu himayesine almıştır. Böylece henüz 22 yaşında olan genç Bernini’nin yıldızı Roma’da parlamaya başlamıştır. Bernini’nin sanatı Roma’da öyle büyük bir ses getirmiştir ki önce 1621 yılında şövalye ilan edilmiş, daha sonra da 1629 yılında sanatçılar için büyük bir onur sayılan Saint Peters Resmi Mimarı olarak seçilmiştir. Bernini’ye –büyük olasılıkla başlangıçta Kardinal’in etkisiyle- özellikle kilise ve kraliyet tarafından çok yoğun bir ilgi ve istek vardı. Bu nedenle Bernini’nin ünü çok hızlı bir biçimde yayılmış ve yine kilise ve kraliyetin talebiyle Roma ve Vatikan için Bernini’ye birçok mimari eserin tasarımcısı olması istenmiştir. Bugün Roma’daki mimari eserlerin yüzde yetmişi büyük sanatçı Gian Lorenzo Bernini’ye aittir. O, tek başına kendi eserleriyle Roma kentinin çehresini değiştirmek gibi inanılmaz bir başarıya imza atmıştır. Bernini’nin ünü İtalya ile sınırlı kalmamış, tüm Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Hatta rivayete göre İsveç’te insanlar, Bernini dışarı çıktığında onu bir anlık da olsa görebilmek için sokaklara dökülür, kaldırımlara dizilerlermiş. Bernini hem tablolarını hem heykellerini ve hem de mimari tasarımlarını, adını Portekizce’de “düzensiz inci” anlamına gelen “baracco” sözcüğünden alan, Maniyerizm ile temellerini usta heykeltıraş Michelangelo’nun attığı ve XIV. yüzyıl ile XVIII. yüzyıllar arasında etkin olan Barok tarzda yapmıştır. Barok; Rönesans Klasisizmi’nin durgun anlatıcılığı, kuralcılığı ve ilkeci anlayışına karşı; eserlerin canlı, devinimli, çarpıcı ve hararetli betimlenmesiyle ortaya çıkmış bir sanatta ifade biçimidir. Türkçe’de “Coşumculuk” olarak adlandırılan Barok’ta, Rönesans Klasisizmi’nde görülen sakin, uyumlu, durgun, devinimsiz ve kusursuz oranlara adeta bir başkaldırı vardır. Bu başkaldırı aracılığıyla Klasisizm’den Barok tarza geçiş bir anda olmamış, Türkçe’de “Üslupçuluk” olarak bilinen Maniyerizm ile zaman içerisinde gerçekleşmiştir. Bernini; Klasisizm’deki ışık, gölge, perspektif, oran ve derin ayrıntı kuralları ile Maniyerizm’in canlı, devinimli ve karmaşık yapısını birleştirerek Barok’ta güzellik anlayışını yeniden inşa etmiş ve tüm bu başarılarıyla Barok’un en özgün ve en bilinen sanatçısı haline gelmiştir. Bu iki akımın kusursuz kaynaşması, adeta Bernini ile bütünleşmiştir. Özellikle heykellerinde, Klasisizm ile Maniyerizm’in mükemmel karışımı en saf ve en müthiş haliyle karşımıza çıkar. Avrupa coğrafyasında Barok tarzda güzellik algısı ve anlayışı, onun sanatıyla bambaşka bir boyut kazanmış, deyim yerindeyse o dönemin güzellik anlayışı yeniden yaratılmıştır. Bernini, Rönesans döneminin Klasisizm’e de yansıyan modası kirpiksiz, kaşsız, tüysüz, solgun ve ifadesiz yüzlerin yerine; kaşları, kirpikleri, belirgin saç modelleri olan, coşku, korku, şaşkınlık ve mutluluk gibi psikolojik duyguları olağan üstü gerçekçilikle vurgulayarak yansıtan müthiş tablolarla heykeller ortaya koymayı ve bunları Barok’un ayrılmaz birer parçası haline getirmeyi başarmıştır. Klasisizm ile Maniyerizm’in karışımı, Bernini’nin yalnızca tablo ve heykellerinde görülmez. O, öncüsü olduğu bu karışımı, tasarımcısı olduğu bütün mimari eserlerde de uygulamıştır. Bu anlamda, karışımın etkisi tüm eserlerinde açıkça görülürken, ortaya koyduğu tüm yapıtlar meslektaşlarının eserlerinden derhal ayırt edilebilir. Aralarında büyük karşıtlık bulunan tümüyle farklı iki akımı kusursuz bir biçimde birleştirebilmek, büyük bir deha ve inanılmaz bir yeteneğin somut bir kanıtıdır.  

GİAN LORENZO BERNİNİ’NİN SANATI İLE BAROK’TA GÜZELLİK ANLAYIŞINA BİR BAKIŞ
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!