Devlet yönetimi, diğer organizasyon yönetimlerinden temel farklılıklar barındıran karmaşık ve özel bir alandır. Bu nedenle başarılı sonuçlara ulaşmak için oluşturulacak strateji ve eylem planları, farklı disiplinlerden ayrı bir çerçevede ele alınmalıdır. Devlet yönetimi, yönetim biliminde oldukça ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Bu alanda liderlik pozisyonu, yani üst düzey yönetim kadrosu ve özellikle lider, kilit bir önem taşır. Bir organizasyonu değil, tüm bir devleti ve hatta ülkeyi yönetecek liderin sorumlulukları son derece ağırdır. Bu sorumluluklar hassas bir denge içinde bulunmalıdır. Lider, sorumluluk, yetki ve hesap verebilirlik ilkelerinin hepsini maksimum düzeyde üzerinde toplamalıdır.
Devlet yönetiminde liderin ve ekibinin, sorumluluk ve yetki arasındaki ince dengenin kurulabilmesi kritik bir öneme sahiptir. Bu denge, ülkenin yönetim biçiminin belirlenmesinde etkilidir. Teorik olarak ortaya konan sistem ne olursa olsun, lider ve ekibinin yetki-sorumluluk dengesi gerçek anlamda ülkenin yönetim şeklini oluşturur. Bu nedenle yasal düzenlemelerle lider ve ekibi için net bir yetki ve sorumluluk tanımı yapılmalı ve bu çerçevenin dışına çıkıldığında uygulanacak yaptırımlar açıkça belirtilmelidir. Aksi takdirde kötü niyetli yaklaşımlar, yönetim biçiminde riskli değişikliklere yol açabilir.
Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, bu konuda dikkat çekici bir yaklaşım sunmaktadır. Sistemde en ideal tanım, sınırlı yetki ve sınırsız sorumluluk ilkesidir. Bu kavram, yetkinin yasalarla kesin bir şekilde sınırlandırıldığı ancak buna karşılık sorumluluğun sınırsız olduğu bir yönetim modelini ifade eder. Bu modelde, taşradaki en alt düzeyden merkezdeki en üst kademeye kadar tüm kadrolar hesap verebilirlik ilkesine bağlı olmalıdır. Her bir personelin yetkisi net bir şekilde belirlenmeli; ancak kendi yetki alanı içinde sınırsız sorumluluk taşıdığı bir sistem oluşturulmalıdır. Devleti oluşturan yürütme erkinin bu ilke çerçevesinde hareket etmesi büyük önem taşırken, bürokrasi kadroları için de aynı prensiplerin geçerli olması gereklidir. Ancak bir tanımın varlığı tek başına yeterli olamayacağı gibi, bu prensibin sahada nasıl uygulandığını izlemek ve varsa suistimalleri engellemek de öncelikli bir gereklilik olacaktır. Bu tür bir kontrol mekanizması ise ancak etkili bir yönetimsel denetleme sistemi ile sağlanabilir.
Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, yönetimsel denetimi sistemin merkezine almış, denetimli kuvvetler ayrılığı ilkesini anayasal güvence altında hayata geçirmiştir. Bu mekanizma sayesinde en alt kademeden en üst yönetime kadar tüm personelin “sınırlı yetki, sınırsız sorumluluk” ilkesine uygun olarak görevlendirilip görevlendirilmediği; aynı zamanda bu ilkeye ne kadar uyum gösterdiği sistematik olarak denetlenmektedir. Böylece yetkinin suistimal edilmesi önlenirken çalışanların görev kapsamındaki sorumluluklarını üstlenmeleri temin edilir. Yönetimsel denetleme, yalnızca organizasyonun işleyişinde değil, aynı zamanda yetki ve sorumluluk dengesi bakımından da hayati rol oynar.
Denetleme, bir devlet yönetimi içinde doğrudan ya da dolaylı birçok fayda sağlar. Yetki-sorumluluk dengesini optimum seviyede tutarak işler hale getiren sınırlı yetki ve sınırsız sorumluluk ilkesi, Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi’nin temel yapı taşlarından biridir. Zira devletin başarısı, ülkenin kalkınması ve toplumun yüksek refah seviyesine ulaşması doğrudan devlet yönetimi sisteminin ve onun kadrolarının etkinliğiyle ilişkilidir.
Her iki tarafın başarıya ulaşmasının tek yolu etkin bir denetim mekanizmasıdır. Yönetimsel denetim, yalnızca bir ülkenin kalkınmasının temelini oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda yüksek düzeyde toplumsal refahın sürdürülebilirliğini sağlar. Denetim mekanizmasından yoksun bir devlet yönetiminin başarılı olması ise mümkün değildir. Devlet yönetimi anlayışında yeni bir döneme girilmiş durumda.
Modern çağda devlet yönetimindeki başarı, toplumun peşinden giden değil, toplumun izlediği ve örnek aldığı bir sistemin inşasıyla sağlanacaktır. Bu nedenle, devlet yönetimi sisteminin ve bu sistemi yöneten kadroların değişime ayak uydurması, geleceği öngörerek stratejik adımlar atması büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde, yeni çağın süper güçlerinden biri olma iddiası neredeyse tamamen imkânsız hale gelir.