Mehmet Kuşcu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. 27 Aralık: Bir Şehrin Tarihe Çağrıldığı Gün

27 Aralık: Bir Şehrin Tarihe Çağrıldığı Gün

featured
4
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tarihte bazı günler vardır; takvim yapraklarında sıradan bir tarih gibi görünür, fakat arkasında bir milletin kaderini değiştiren büyük kararlar taşır. 27 Aralık 1919 da bu günlerden biridir. O gün Mustafa Kemal Paşa Ankara’ya ulaştığında, aslında sadece bir şehre adım atmış olmadı. O adım; Anadolu’nun tam kalbinde yeni bir iradenin, yepyeni bir yönetim anlayışının ve aydınlık bir geleceğin sarsılmaz temellerini attı. Bu geliş, fiziksel bir yolculuğun son durağı değil; aksine, istiklal mücadelesinin yönetim merkezini belirleyen, zorlu ama kararlı bir yürüyüşün asıl başlangıcıydı.

Osmanlı Devleti’nin son yıllarında yaşanan belirsizlik, işgaller ve yönetim zafiyeti, milletin geleceğine dair umutları zayıflatmıştı. İstanbul, resmi olarak başkent olmasına rağmen fiilen yabancı güçlerin gölgesinde bulunuyordu. Devletin karar mekanizmaları baskı altındaydı, halkın talepleri karşılık bulamıyordu. Böyle bir ortamda Anadolu’da filizlenen direniş hareketinin İstanbul’dan yönetilmesi mümkün görünmüyordu. İşte bu şartlar altında Mustafa Kemal Paşa, mücadelenin merkezini Anadolu’ya taşıma iradesini ortaya koydu.

Ankara’nın Milli Mücadele’nin merkezi olarak seçilmesi, asla bir tesadüf ya da aceleyle verilmiş bir karar değildi; aksine, her detayı incelikle düşünülmüş stratejik bir tercihti.

Şehrin coğrafi konumu, Anadolu’nun adeta kalbinde yer alarak doğu ile batı arasında köprü vazifesi görüyordu. Ulaşım yollarının tam kavşak noktasında bulunması, farklı cephelerle kurulacak iletişimi ve lojistik akışı hayati derecede kolaylaştırıyordu. O dönemin en kritik gücü olan telgraf hatlarının Ankara’da işlek olması ise Anadolu’nun her köşesine anında haber ulaştırmayı mümkün kılıyordu.

Belki de en önemlisi; Ankara, işgal kuvvetlerinin doğrudan kontrolü altında olmayan nadir merkezlerden biriydi. Bu bağımsız yapısı, hem güvenlik hem de hareket serbestliği açısından Milli Mücadele’ye paha biçilemez bir avantaj sağlıyordu.

Ankara’nın önemini artıran bir başka unsur da halkın duruşuydu. Şehir, Anadolu’nun diğer birçok yerinde olduğu gibi, işgallere karşı duyarlı ve bilinçli bir toplumsal yapıya sahipti. Müdafaa-i Hukuk anlayışı burada güçlüydü. Yerel eşraf, din adamları, esnaf ve köylüler, milli irade fikrine yabancı değildi. Bu toplumsal zemin, Ankara’yı yalnızca coğrafi bir merkez olmaktan çıkararak siyasi ve ahlaki bir dayanak noktası haline getirdi.

27 Aralık günü Ankara’ya giriş, bu karşılıklı güvenin ve beklentinin sembolik bir anı olarak hafızalara kazındı. Seymenlerin Mustafa Kemal Paşa’yı karşılaması, sıradan bir tören olmanın ötesinde anlam taşıyordu. O karşılama, halkın iradesiyle liderin kararlılığının buluştuğu anlardan biri olarak tarihe geçti. Ankara, o gün bir misafir ağırlamadı; sorumluluk üstlendi. Mustafa Kemal Paşa da Ankara’da geçici bir duraklama planlamadı; kalıcı bir merkez inşa etmeyi hedefledi.

Ankara’ya gelişin asıl gayesi, memleketin dört bir yanına yayılmış o dağınık direniş ruhunu tek bir çatı altında toplamak ve herkesi ortak bir hedef etrafında kenetlemekti. Anadolu’nun farklı köşelerinde filizlenen yerel direniş hareketleri ne kadar kahramanca olursa olsun, güçlü bir koordinasyon mekanizması olmadan kalıcı bir zafere ulaşmaları mümkün görünmüyordu.

İşte Ankara, tam da bu büyük birleşmenin ve sevk idarenin merkezi olarak konumlandı. En kritik siyasi kararlar bu şehirde alındı, zafere giden askeri planlar burada ilmek ilmek işlendi ve “milli irade” fikri ilk kez burada ete kemiğe bürünerek somut bir gerçeğe dönüştü.

Bu tarihi sürecin belki de en can alıcı adımı, halkın kendi iradesiyle temsil edildiği bir meclisin açılması fikriydi. Mustafa Kemal Paşa, en başından beri egemenliğin yegane kaynağının millet olduğuna inanan, bu vizyonu pusula edinen bir anlayışı benimsiyordu. Ankara ise bu asil düşüncenin ete kemiğe büründüğü, hayata geçirildiği o özel mekan haline geldi.

Nitekim 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kapılarının açılması, aslında 27 Aralık’ta atılan o ilk kararlı adımın en doğal ve en görkemli sonucuydu. Bu dönüm noktasıyla birlikte Ankara, sadece bir istiklal mücadelesinin karargahı olarak kalmadı; aynı zamanda yeni yönetim modelinin, yani modern Türkiye’nin atan kalbi oldu.

Zaman ilerledikçe Ankara’da alınan kararlar, Anadolu’nun dört bir yanına umut taşıdı. Milli Mücadele, bu merkezden yönetilerek başarıya ulaştı. Askeri zaferlerin yanı sıra siyasi ve diplomatik adımlar da Ankara’dan yönlendirildi. Mücadele kazanıldığında, Ankara’nın başkent ilan edilmesi sürpriz olarak karşılanmadı. Çünkü şehir, fiilen bu görevi yıllar boyunca üstlenmişti. Cumhuriyet’in ilanına giden yol, Ankara sokaklarında şekillenmişti.

Bugün 27 Aralık dendiğinde, aslında sadece takvimin tozlu sayfalarına bakıp geçmişi yad etmiş olmuyoruz. Bu tarih, iradenin mekanla buluştuğu, umudun yönünü bulduğu bir günü temsil ediyor. Ankara’nın kaderi ile milletin kaderinin kesiştiği bu an, bağımsızlık düşüncesinin somutlaştığı bir eşik olarak anlam kazanıyor. O gün alınan karar, yalnızca dönemin şartlarına verilen bir cevap olarak görülmemeli; aynı zamanda geleceğe bırakılan bir miras olarak değerlendirilmelidir.

27 Aralık, bir liderin doğru zamanda doğru yerde durabilme yeteneğini gösterdiği günlerden biridir. Aynı zamanda bir halkın, sorumluluk almaya hazır olduğunu ortaya koyduğu bir tarih olarak da hafızalarda yer alır. Ankara, bu tarihle birlikte sıradan bir Anadolu şehri olmaktan çıkmış, bir milletin yeniden ayağa kalkma iradesinin simgesi haline gelmiştir. Bu nedenle 27 Aralık, yalnızca bir geliş tarihi olarak anılmaz; bir duruşun, bir yönelişin ve ortak bir geleceğin başlangıcı olarak hatırlanır.

Bu özel gün vesilesiyle, 27 Aralık ruhunu yüreğimizde taşırken; bizlere bağımsız bir gelecek bırakmak uğruna bin bir fedakârlıkla devleti yeniden inşa eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor; hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.

Saygılarımla.

27 Aralık: Bir Şehrin Tarihe Çağrıldığı Gün
+ - 4

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. Sayın Kuşcu,
    Bu anlamlı ve derinlikli yazı, 27 Aralık 1919’un tarihsel önemini yalnızca bir olay olarak değil; bir milletin kaderine yön veren büyük bir irade ve vizyon olarak ele alması bakımından son derece kıymetlidir. Okuyucuyu bilgilendiren ve duygusal olarak etkileyen bu değerli çalışmanız için tarih bilincine sunduğunuz katkıdan dolayı teşekkür ediyorum. Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
    27 Aralık’ın anlamı ve ruhu doğrultusunda, vatanımızın bağımsızlığı için canını ortaya koyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, onun yol arkadaşlarını ve tüm aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve saygıyla yad ediyoruz

    • 28 Aralık 2025, 10:22

      Sayın Okurum,

      Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.

      Saygılarımla.

  2. 27 Aralık 2025, 20:19

    Sayın M Kuşcu,
    Kaleme aldığınız bu anlamlı yazı, 27 Aralık 1919’un tarihî önemini güçlü ve etkileyici bir dille yansıtmaktadır. Tarih bilincini diri tutan bu değerli çalışmanız için sizi tebrik eder, emeğinize sağlık dilerim. Bu vesileyle, bağımsızlığımız uğruna mücadele eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz.

    • 28 Aralık 2025, 10:22

      Sayın Okurum,

      Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.

      Saygılarımla.

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!