Mehmet Kuşcu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Milli Mücadele’nin Kırılma Noktası: 29 Aralık ve Çerkez Ethem

Milli Mücadele’nin Kırılma Noktası: 29 Aralık ve Çerkez Ethem

featured
1
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

27 Aralık 1919’da Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti, Dikmen sırtlarından Ankara’ya adım attığında onları sadece bir şehir değil, ete kemiğe bürünmüş bir bağımsızlık iradesi karşıladı. O gün Ankara, tarihinin en görkemli “Kızılca Günlerinden” birini yaşıyordu. Tam 3.700 Seymen ve binlerce Ankaralı, bozkırın ortasında sarsılmaz bir inançla dimdik duruyordu. Paşa’nın etrafında kenetlenen bu devasa kalabalık, dünyaya tek bir ağızdan şu mesajı haykırıyordu: “Biz buradayız ve yolundan dönmeyeceğiz!”

Bu sarsılmaz iradenin hemen ardından gelen 29 Aralık tarihi, geçmişin tozlu sayfaları arasında pek çok kritik dönüm noktasına ev sahipliği yapmış özel bir gündür. Ancak bu tarih dendiğinde zihnimizde canlanan Kurtuluş Savaşı tablosunu, sadece dış güçlere karşı verilen bir bağımsızlık mücadelesi olarak görmek eksik kalacaktır. Zira Ankara’nın kucakladığı bu ruh, sadece bir askeri strateji değil; aynı zamanda bir milletin kendi kaderini tayin etme kararlılığının ve modern bir devletin temellerinin atıldığı o büyük siyasi dönüşümün habercisidir.

Anadolu’nun o dönemki gerçekliği; kendi içinde yaşadığı derin siyasal sarsıntıların, askeri arayışların ve köklü bir toplumsal dönüşümün de hikayesidir. İşte bu karmaşık dönüşüm sürecinin en çarpıcı ve üzerine en çok konuşulan başlıklarından biri, tarihimize “Çerkez Ethem Olayı” olarak geçen o sancılı süreçtir.

Bu olay, Milli Mücadele’nin ilk günlerindeki o yerel ve düzensiz direniş ruhu ile sonradan kurumsallaşan disiplinli devlet ve ordu yapısı arasındaki sancılı geçişi tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer. Aslında yaşananlar, bir varoluş mücadelesinin kendi içinde nasıl bir düzene evrildiğinin en somut kanıtıdır.

Çerkez Ethem, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından Anadolu’nun içine düştüğü o derin otorite boşluğunda yıldızı parlayan en kritik askeri figürlerden biriydi. Kardeşleriyle omuz omuza vererek kurduğu Kuva-yı Seyyare, özellikle memleketin dört bir yanını saran iç isyanların bastırılmasında hayati bir rol üstlenmişti.

Dönemin zorlu şartlarını göz önüne aldığımızda; Ankara’daki Milli Mücadele yönetimi için bu tarz hareket kabiliyeti yüksek ve yarı bağımsız birlikler, adeta bir can simidi niteliğindeydi. Zira o günlerde henüz düzenli bir ordu kurulmamış; eldeki silah, cephane ve asker sayısı ise yok denecek kadar azdı. İşte tam bu kaosun ortasında Çerkez Ethem ve benzeri liderler, sahada hızla inisiyatif alabilen ve çevik manevralar yapabilen güçler olarak tarihin ön safına çıktılar.

Ankara Hükümeti ile Çerkez Ethem arasındaki ilişki başlangıçta karşılıklı güvene dayalıydı. TBMM, Ethem’in askeri başarısından yararlanmak isterken, Ethem de Milli Mücadele’nin meşruiyetinden güç aldı. Ancak zamanla bu ilişkinin dengesi değişti. 1920 yılının sonlarına doğru TBMM, devlet olma yolunda önemli bir adım atarak düzenli ordu sistemine geçme kararı aldı. Bu karar, yalnızca askeri bir düzenleme anlamı taşımıyordu; aynı zamanda merkezi otoritenin güçlenmesi ve silahlı yapıların tek komuta altında toplanması hedefleniyordu.

Batı Cephesi Komutanlığı’nın başında bulunan İsmet Paşa, bu büyük dönüşümün sahadaki asıl yürütücüsüydü. Plan netti: Kuva-yı Seyyare birlikleri artık bağımsız hareket etmeyecek, düzenli ordunun bir parçası olacaktı. Ancak tam bu noktada, Ankara ile Çerkez Ethem arasındaki o gizli fay hatları kırılmaya ve görüş ayrılıkları tüm çıplaklığıyla gün yüzüne çıkmaya başladı.

Ethem, büyük emeklerle kurduğu kendi birliğinin özel yapısını ve o alışık olduğu geniş hareket serbestisini sonuna kadar savunuyordu. Onun penceresinden bakıldığında, katı bir emir-komuta zincirine kayıtsız şartsız boyun eğmek, sadece bir düzenleme değil; aynı zamanda elindeki tüm gücü ve nüfuzu kaybetmek anlamına geliyordu.

İşte bu sebeple, başlangıçta kağıt üzerinde basit bir askeri düzenleme gibi duran bu süreç, tarafların geri adım atmayan tavırlarıyla kısa sürede derin bir siyasi hesaplaşmaya ve yıpratıcı bir psikolojik çatışmaya evrildi.

1920 yılının Aralık ayını gösterdiğinde, Kütahya ve çevresinde tırmanan gerilim artık gizlenemez bir boyuta ulaştı ve nihayetinde açık bir çatışmaya dönüştü. Bir yanda Çerkez Ethem’e sadık kuvvetler, diğer yanda ise yeni filizlenen düzenli ordunun birlikleri karşı karşıya gelmişti.

Ankara Hükümeti için bu durum, sadece bir fikir ayrılığı değil; doğrudan merkezi otoriteye karşı yapılmış bir meydan okumaydı. Tarih sayfalarına Milli Mücadele’nin kendi içinde yaşadığı en büyük askeri krizlerden biri olarak geçen bu hesaplaşma, aslında yeni devlet düzeninin rüştünü ispat etme süreciydi. Ancak bu iç mücadele beklenenden kısa sürdü ve çatışmalar, düzenli ordunun kesin üstünlüğüyle sonuçlanarak sona erdi.

Bu bölümdeki asıl can alıcı nokta şu: Çerkez Ethem Olayı’nı sadece basit bir “ihanet” hikayesi olarak okumak, aslında meselenin o çok katmanlı arka planını gözden kaçırmamıza neden olur.

Burada karşılıklı iki büyük irade vardı. Bir tarafta, artık kurumsallaşmak ve gerçek bir devlet düzenine geçmek isteyen Ankara Hükümeti; diğer tarafta ise Milli Mücadele’nin o en zorlu, en karanlık ilk günlerinde büyük fedakarlıklar üstlenmiş, ancak kendi başına ve bağımsız hareket etmeye alışmış bir silahlı güç…

Dolayısıyla bu iki yapının birbirinden kopuşunu sadece kişisel hırslarla açıklamak, o dönem yaşananları tam olarak anlamamıza yetmez. İşin içine o günlerin olağanüstü, nefes kesen şartlarını, yaşanan derin iletişim eksikliklerini ve maalesef taraflar arasında filizlenen güven sorunlarını da dahil etmek gerekir.

Çerkez Ethem, sahada yaşanan yenilginin ardından Yunanistan’a geçmek zorunda kaldı. Ankara cephesinde bu gelişme, asla kabul edilemez bir durum olarak görüldü ve Ethem hakkında oldukça ağır siyasi kararlar alındı. Bu kırılma noktası nedeniyle onun ismi, uzun yıllar boyunca resmi tarih anlatılarında sert ve keskin ifadelerle anıldı. Buna karşın, son yıllarda yapılan akademik çalışmalar olayın çok boyutlu yapısına dikkat çekerek, bu sancılı süreci daha dengeli ve objektif bir perspektifle yorumlamaya başlamıştır.

Aslında bu olayın Milli Mücadele tarihimiz açısından en hayati sonucu, düzenli ordunun kesin ve sarsılmaz bir egemenlik kazanmasıdır. Çerkez Ethem’in tasfiyesiyle birlikte Kuva-yı Milliye dönemi fiilen sona ermiş; ordu artık tek merkezden yönetilen, disiplinli bir yapıya kavuşmuştur. Bu yeni askeri düzen, çok geçmeden kazanılacak olan Birinci İnönü Zaferi’nin de en güçlü zeminini hazırlamıştır. Orduda sağlanan bu disiplin, sadece cephede değil, uluslararası arenada da karşılık bulmuş; Ankara Hükümeti’nin ciddiyetini artırarak diplomatik gücünü zirveye taşımıştır.

Çerkez Ethem Olayı, tarihsel bir kırılma noktası olarak değerlendirilmelidir. Bu olay, Milli Mücadele’nin yalnızca cephede verilen bir savaş olmadığını; aynı zamanda düzen, otorite ve meşruiyet mücadelesi içerdiğini gösterir. İnsan unsurunun, duyguların ve güç ilişkilerinin tarihsel süreçlerde ne kadar belirleyici olabildiğini açık biçimde ortaya koyar.

Sonuç itibariyle, Çerkez Ethem Olayı’nı anlamak, Kurtuluş Savaşı’nı daha derinlikli kavramak anlamına gelir. Bu olay, başarıların yanında yaşanan zorlukları, birlik arayışının bedellerini ve devlet kurma sürecinin karmaşıklığını gözler önüne serer. Tarihe tek renkli bir pencereden bakmak yerine, dönemin insanlarını kendi şartları içinde değerlendirmek, geçmişle daha sağlıklı bir bağ kurmamıza yardımcı olur.

Saygılarımla.

Milli Mücadele’nin Kırılma Noktası: 29 Aralık ve Çerkez Ethem
+ - 1

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 29 Aralık 2025, 10:56

    Sayın M Kuşcu,
    Yazınız, sadece bilgi aktaran fazlası, okuru dönemin ruhuna taşıyan, düşündüren ve sorgulatan güçlü bir anlatı sunuyor. Özellikle Çerkez Ethem Olayı gibi çoğu zaman tek boyutlu ele alınan bir konuyu, bağlamı, şartları ve insani yönleriyle ele almanız büyük bir entelektüel olgunluk göstergesi. Ankara’nın Milli Mücadele’deki sembolik rolünden düzenli orduya geçiş sürecine kadar uzanan bu bütünlüklü yaklaşım, tarih meraklıları ve konuyu derinlikli kavramak isteyenler için çok kıymetli.
    Kalemize, emeğinize ve yüreğinize sağlık…

    Cevapla
Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!