Mehmet Kuşcu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Sarıkamış: Karın Altında Kalan Hatıralar, Vicdanımızda Yaşayan Şehitler

Sarıkamış: Karın Altında Kalan Hatıralar, Vicdanımızda Yaşayan Şehitler

featured
2
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sarıkamış, haritaya ilk bakıldığında Türkiye’nin kuzeydoğusunda kendi halinde, sessiz ve sıradan bir ilçe gibi görünür. Ancak bu vakar dolu sessizliğin ardında, aslında tarihimizin en derin ve en sarsıcı hafızası gizlidir.

Burası sadece coğrafi bir noktanın ötesinde; binlerce askerin yarım kalmış hayallerini, boğazda düğümlenmiş o söylenmemiş sözlerini ve bembeyaz karların altına emanet ettikleri mahzun umutlarını saklayan devasa bir vicdan durağıdır. Bugün bile gökten düşen her bir kar tanesi, sanki o günlerin ağır yükünü omuzlarımıza yeniden bırakır.

Bugün Sarıkamış denilince akla ilk gelen dondurucu soğuklar olsa da, asıl can yakan ve içimizi sızlatan şey o bitmek bilmeyen hüzünlü hatıradır. Aradan bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen Sarıkamış’ın feryadı hiç dinmez; o dondurucu rüzgarıyla, vakur dağlarıyla ve karla örtülü yollarıyla sessiz hikayesini bizlere anlatmaya devam eder.

22 Aralık, yalnızca bir takvim yaprağındaki tarihten çok daha fazlasıdır. Bu gün, millet olarak durup düşünmemiz gereken, geçmişle yüzleştiğimiz ve fedakarlığın ne anlama geldiğini yeniden hatırladığımız bir eşiktir. Sarıkamış Harekatı’nın başladığı bu günde, binlerce asker cepheye yürürken arkalarında evlerini, analarını, çocukluklarını ve hayallerini bıraktı. Çoğu, düşmanla yüz yüze gelmeden, doğanın acımasız koşullarıyla mücadele ederken hayata veda etti. Onları anmak, yalnızca bir tarih bilgisi aktarmak anlamına gelmez; insan olmanın sorumluluğunu yeniden hissetmek demektir.

Sarıkamış Harekatı, Birinci Dünya Savaşı’nın sadece bir askeri stratejisi olmanın ötesinde; tarihin en çetin ve en dramatik sayfalarından biridir. Kış mevsiminin o amansız sertliği, hazırlıkların yetersiz kalışı ve kopan iletişim ağları, Mehmetçiği hayal dahi edilemeyecek kadar zor bir sınavla karşı karşıya bıraktı.

Kar diz boyunu çoktan aşmış, yollar bembeyaz bir belirsizliğe gömülmüş; gece ile gündüz birbirine karışıp ayırt edilemez hale gelmişti. Ancak tüm bu imkansızlıklara rağmen askerler, tek bir an bile tereddüt etmeden, verilen emri sorgulamadan sadece vatan duygusuyla yola çıktılar. Onların o amansız kışa karşı attığı her adım, aslında insan iradesinin ve sadakatinin sınırlarını en uç noktasına kadar zorlayan efsanevi bir yürüyüştü.

Sarıkamış Harekatı’nda yaşananları sadece askeri bir başarısızlık parantezine alıp geçmek mümkün değildir. Burada asıl görülmesi gereken; insanın tabiatın amansız gücü karşısındaki o saf çaresizliği ve bu çaresizliğe rağmen sergilediği destansı dirençtir.

Soğuğun sadece tende kalmayıp en derin sızısıyla iliklere kadar işlediği, her nefesin göğüs kafesinde buzdan bir bıçak gibi hissedildiği o amansız anlarda; askerlerin birbirine sokularak o son sıcaklığı bulmaya çalışması, bir lokma açlığı ve uçsuz bucaksız yorgunluğu bir kardeş payıyla bölüşerek ayakta kalma çabası bugün bile yürekleri titretir.

Bu sahneler bizlere çok net bir gerçeği fısıldar: Savaş, sadece cephede silahla verilen bir çarpışmadan çok başka bir şeydir; o, aynı zamanda insanın ruhuyla, sonsuz fedakarlığıyla ve yol arkadaşına olan sarsılmaz sadakatiyle verdiği o en büyük, en kutsal imtihandır.

Sarıkamış’ta hayatını kaybeden askerlerin çoğu çok gençti. Kimi köyünden ilk kez çıkmış, kimi daha bıyığı yeni terlemişti. Hepsinin ortak noktası, aynı idealle yola çıkmış olmalarıydı. Bugün onların isimlerinin çoğunu tek tek bilmiyoruz. Ancak bilinmeyen her isim, bu toprakların vicdanında yer bulmuştur. Kar altında kalan bedenler, zamanla toprağa karıştı; fakat hatıraları toplumun hafızasında yaşamaya devam etti.

Her yıl Aralık ayı geldiğinde Sarıkamış’ta düzenlenen anma törenleri, bu hafızayı diri tutma çabasının bir parçasıdır. Gençler, öğretmenler, askerler ve vatandaşlar; soğuğa aldırmadan yürüyüşler yapar, dualar eder, sessizce düşünür. Bu yürüyüşler bir spor faaliyeti ya da rutin bir tören havası taşımaz. Aksine, her adım geçmişe atılan bir bakış, her nefes içten gelen bir saygı duruşudur. O anlarda Sarıkamış, yalnızca bir coğrafi isim olmaktan çıkar; ortak bir duygunun mekanına dönüşür.

Sarıkamış’ı anlamak, yalnızca o günleri öğrenmekle sınırlı kalmamalıdır. Buradan çıkarılacak dersler, bugüne ve yarına ışık tutar. Planlamanın, hazırlığın ve insan hayatına verilen değerin ne kadar önemli olduğu bu olayda açıkça görülür. Aynı zamanda fedakarlığın ve sorumluluk bilincinin, millet olma şuurunu nasıl şekillendirdiği de Sarıkamış üzerinden okunabilir.

Sarıkamış, bir acının adı olduğu kadar, bir bilinç halinin de adıdır. Orada yaşananlar, tarih kitaplarında birkaç sayfa ile anlatılsa da, etkisi nesiller boyu sürmüştür. Bugün özgürce yaşadığımız topraklarda, kar altında can veren gençlerin payı büyüktür. Onları anmak, yalnızca geçmişi yad etmek değildir; aynı zamanda geleceğe karşı sorumluluk almaktır.

Her Sarıkamış anması, aslında hepimizin ruhuna sessiz ama derin bir soru bırakır: Yapılan bu eşsiz fedakarlığı gerçekten ne kadar kavrayabiliyor ve o aziz hatırayı omuzlarımızda ne kadar taşıyoruz?

Bu sorunun cevabını, sadece kalabalık tören alanlarında dile getirilen resmi mesajlarda aramak yerine; bizzat kendi hayatlarımızda gösterdiğimiz o samimi duyarlılıkta saklıdır. Birbirimize karşı daha anlayışlı bir yürekle yaklaşmak, bizi biz yapan ortak değerlerimize sıkıca sarılmak ve insan hayatını her türlü hırsın üzerinde tutmak, Sarıkamış’ın o dondurucu sessizliğinden bugüne miras kalan en kıymetli derslerdir.

Kar, her yıl Sarıkamış’a yeniden yağar. Dağlar yine beyaza bürünür, rüzgar yine sert eser. Ancak o karın altında yalnızca soğuk bir toprak yoktur; onur, sadakat ve fedakarlık vardır. Sarıkamış, bu yönüyle geçmişte kalmış bir olay olmaktan çıkar, yaşayan bir hatıraya dönüşür. Bu hatırayı diri tutmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.

Ruhları şad olsun; o bembeyaz karlar, vatan aşkıyla yanan kalplerine ebedi bir örtü olsun.

Saygılarımla.

Sarıkamış: Karın Altında Kalan Hatıralar, Vicdanımızda Yaşayan Şehitler
+ - 2

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Sayın Kuşcu,
    Sarıkamış’ı yalnızca tarihsel bir olay olarak anlatmakla kalmamış, okurun vicdanına, hafızasına ve duygularına dokunmuşsunuz. İnsani yaklaşımınız ve saygı dolu anlatımınız, bu büyük acıyı derin bir farkındalığa dönüştürmüş. Böylesine güçlü ve sorumluluk bilinci yüksek bir metni kaleme aldığınız için sizi gönülden tebrik ediyorum.

    Bu vesileyle, Sarıkamış’ta vatan uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Ruhları şad, makamları ali olsun.

    Cevapla
  2. 22 Aralık 2025, 21:44

    Sayın M Kuşcu,
    Yazınız, Sarıkamış’ın derin acısını sade ama son derece etkileyici bir anlatımla yüreklere taşımış. Duyarlılığı yüksek, anlamı güçlü bu kıymetli metin için sizi gönülden tebrik ediyorum. Kaleminiz, geçmişe karşı sorumluluğumuzu ve insan olmanın vicdanını yeniden hatırlatıyor.
    Bu anlamlı vesileyle Sarıkamış’ta vatan uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Kaleminize ve yüreğinize sağlık.

    Cevapla
Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!