Selçuk Moğul
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Sizin Üsküp’ünüz Yerinde Mi?

Sizin Üsküp’ünüz Yerinde Mi?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan dediğin, başkasının acısını duyabildiği kadar insandır derler. Empati, bu çağın en çok alkışlanan meziyeti. Karşındakini anlamaya çalışmak, onun yerine kendini koymak… Ne var ki empatinin ayarını da bozduk biz . Zira insan bir noktada başkasının hüznüyle kendini unutur, kendi milletini, kendi evini, kendi sokağını tanıyamaz olur.

Yahya Kemal’in dediği gibi: “Duydumsa da zevk almadım İslav kederinden.”

Doğup büyüdüğü, yüzlerce yıllık devran dönmüş Üsküp’üne yabancı olarak girenin, senin olan Selanik’e, Limasol’a, Kerkük’e, Mestanlı’ya, Ohri’ye, Sancak’a pasaportla gitmenin hüznü olabilir tabii…

Doğu Türkistan’da olan bitene gönülden üzülmek, İran’da yok edilen Selçuklu eserlerine ya da Mora Katliamı’na iki asır sonra kahrolmak, içinizin burkulması, bunlar çekinmeyi gerektirecek şeyler değil. Doğaüstü şeyler de değil, doğal olması gereken asıllar…

Kendi Üsküp’ünüze bakmak; hata değil ,günah değil, suç değil…

Bu söz, ne ırkçı bir reddediş ne de başkasının acısına kulak tıkamak. Aksine, kendi hüznüne sadakat. Çünkü millet dediğimiz şey, yalnızca bir soy ya da sınır çizgisi değil; ortak bir geçmişin, bir duanın, bir bakışın, bir dilin hatırasıdır. Ve biz, başkalarının acısına ağlayalım derken kendi çocuklarımızın gözyaşını unutmamalıyız.

Ben Türk’üm. Ama bu keskin ifade değil. Esen rüzgarlar bunu böyle gösterdi. Bu cümlede bir sahiplenme var . Anne eli gibi, yufka yürekli, ama gerektiğinde sert. Merhametli ama savrulmayan. Empatiyi evvela kendi kodlarımla kurarım: depremde enkaz altındakiyle, göçte yollara düşenle, sınav stresiyle uykusuz kalan çocukla, köyde unutulan yaşlıyla… Başkasının dramı karşısında taş kesilmem; ama kendi milletiyle bağı kopmuş, her uzaktan gelen sese koşan kalabalıklar içinde yalnızlaşmak da istemem.

Modern çağ, sınırları kaldırmayı marifet sandı. Sınırları sevmemekle erdemli olunabileceğine inandık. Oysa sınırsız sevgi, yönsüz bir rüzgârdır: savurur da ne eker, ne yeşertir. O yüzden empatiye evvela bir yön vermek gerekir. Vicdan, bir harita gibi çalışmalı: Merkezinde kendi insanın olur, etrafına doğru yayılır. Milleti sevmek, başkasından nefret etmek değildir. Ama başkasını severken kendi milletine duyarsızlaşmak da bir tür inkârdır.

Yahya Kemal’in o kadim sözü, kulağımdan hiç çıkmaz:

“Duydumsa da zevk almadım İslav kederinden.”

Bu bir ilgisizlik değil, bu bir aidiyet meselesi.

Empati edelim, edelim ve de manası olsun bu etmenin. Kendi Üsküp’ünüze bakın…

Sizin Üsküp’ünüz Yerinde Mi?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.