Emrihan AYDIN
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Vazgeçmemek üzere: Bu da geçer Yâ Hû

Vazgeçmemek üzere: Bu da geçer Yâ Hû

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Nefesin kesilecek, gücün bitecek, dermanın kalmayacak, öldüm diyeceksin ama yine de vazgeçme.

Hayatta başarılı olan insanların ortak paydası, ne olursa olsun vazgeçmemeleridir. Bu dünyada her biri farklı bir yerden, farklı bir yoldan, farklı hedeflere doğru ilerlemiş sayısız başarı hikâyesi vardır. Her biri, ulaşmak istedikleri bir

hedefe odaklanarak yol alırken türlü zorluklarla karşılaşmıştır. Ancak onları diğerlerinden ayıran ve başarıya ulaştıran en önemli şey, engellerin karşısında pes etmeyerek yollarına devam etmeleri olmuştur. Başarı, kişisel gelişim kitaplarında anlatıldığı kadar kolay gerçekleşen veya yalnızca motivasyonla ulaşılabilen bir olgu değildir. Bu yolculuk, zahmetli ve ödül kadar bedelle de doludur. Her anı ayrı bir mücadele, ödenen bedeller ve göze alınan fedakârlıklardan ibarettir. Bu yolda ilerlemeye devam edebilenler başarıyı yakalar; çünkü büyük bir kesim yol üzerinde karşılaşacakları önünde vazgeçmeyi seçer. Hayatın sırrı, tüm zorluklara rağmen başladığın yolu bitirme cesaretine sahip olmaktır.

Hayatı anlamak ve işleyişini kavrayabilmek çok kıymetlidir. Ama daha da önemlisi, bu işleyişe uyum sağlayıp kendini ona göre pozisyon alabilmektir. İnsan doğası, değişen şartlara adapte olabilme yeteneğiyle donatılmıştır; fakat bu yeteneği aktif olarak kullanmak yine kişinin iradesine bağlıdır. Hayatı anlamak; onun sunduğu mesajları çözmek, engelleri aşmak, motivasyon kaynaklarını bulabilmek gibi kritik unsurları içerir. Çünkü yaşam, aslında derin anlamlar barındıran basit bir oyun gibidir. Hayatı yüzeysel yaşamak isteyenleri basit bir hikâyenin parçası yapar; onun derinliklerine inmeyi seçenlere ise çok daha büyük fırsatlar sunar. Nasıl bir hayat yaşamak istediğin tamamen senin seçimindir: yüzeyde kalmak mı yoksa derinliklerin peşindeki bir yolcu olmak mı? Seçim senin.

Başarıya dair en büyük yanılgı, onun bir sona ulaşmak olduğunu düşünmektir. Oysa gerçek başarı bir hedefe varmak değil, doğru bir yola çıkabilmektir. Bu yol nedir mi? Hakikat ve doğruluk yolu… Sonuna varsan da varmasan da önemi yoktur; çünkü bu tür yolların sonunu getirememek kayıp olarak nitelendirilemez. Esas başarı, yola çıkabilmektir ve yolda olduğun sürece zaten başarmışsındır. Bu yolun sonuna ancak yaşamdaki son nefesinde ulaşılır. Hakkaniyet ve doğruluk üzerine kurulu bir yolculuk, başarının ta kendisidir.

Vazgeçmek ise sadece sıradan bir davranış olarak görülmemeli; çünkü çoğu zaman kader belirleyici bir etmendir. İnsan neden vazgeçer? Ya gücü tükenmiştir ya da isteksizleşmiştir. Tabii ki hakkaniyet yolunun “cennetten bir parça” olduğunu söylemek fazlasıyla romantik bir fikir olabilir; fakat kimileri onu “cehennemden bir kesit” olarak değerlendirir. Karşılaşılan zorluklar insana kendi cehennemini yaşattığını düşündürebilir. Ancak bu bakış açısı tamamen zihinsel bir yanılsamadır. İnsan zihni kendisine sunulan dış dünyayı manipüle etmeye oldukça açıktır: Kişi bu yolu cehennem olarak algılarsa hayatındaki cehennemi yaşamaya başlar; ama onu cennete çıkan bir yol olarak görürse dikenlerin yarattığı acıyı değil, dikenlerin ucundaki gülün kokusunu duyar.

Allah insana zorlukları aşması için kudreti ve düşünme yetisini vermiştir. Belki elinde sihirli bir değnek yok engelleri yok ederek çiçeklere çevirecek; fakat verdiği akıl sayesinde o engelleri aşma gücüne zaten sahipsin. Ancak insanların çoğu bu gücü fark edemez; bunun yerine yakınmayı tercih ederler. Oysa hayat, şikâyetlerle harcanamayacak kadar kısa. Bu nedenle belki de hayatta her ne yapıyorsak ne olursa olsun vazgeçmeden yapmalıyız.

Bu güzel söz üzerine ABD Başkanı Abraham Lincoln’ün anlattığı hikâye oldukça anlamlıdır:

ABD Başkanı Abraham Lincoln, Wisconsin’de yaptığı bir konuşmada, “Bu da geçer” sözünden duyduğu hayranlığı şu şekilde dile getirmiş: Doğu’da bir padişah, danışmanlarından her okunduğunda insanın içinde bulunduğu durumu tüm gerçekliğiyle anlatacak bir söz bulmalarını istemiş. Danışmanlar bu sözü bulmuş: “Bu da geçer!” Böylesine derin bir söz hem kibirlenmeyi dizginler hem de zorluklara karşı dayanma gücü verir.

Osmanlı İmparatorluğu, 1918 yılında düşman işgaline uğrayıp savaş gemileri Boğaziçi’ni doldurduğunda, hattat İsmail Hakkı Altunbezer, bir kâğıda “Bu da geçer yâ Hû” yazıp atölyesine asar. Kısa sürede bu söz işyerlerinde, kahvehanelerde ve vapurlarda yerini bulur; herkes bu yazıyı her yere asarak işgale karşı duygularını dile getirir. Böylece “Bu da geçer Yâ Hû” o acı günlerin ve “Mütareke Dönemi”nin adeta bir simgesi haline gelir.

Ne kadar anlamlı bir ifade ve ne kadar güçlü bir motivasyon, değil mi? Hem çaresizliğe karşı bir teselli sunuyor hem de geleceğe dair umudu barındırıyor.

O halde bir kere daha, vazgeçmeden: Bu da geçer Yâ Hû!

Kaynak:

Bu da Geçer Ya Hu!

Vazgeçmemek üzere: Bu da geçer Yâ Hû
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.