Gül Akpınar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Hakikate Giden Yol

Hakikate Giden Yol

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Algoritmalar mı, Akıl mı?

Bir çağın içindeyiz: hızın, verinin, otomasyonun ve hesaplanabilirliğin kutsandığı bir çağ. Her şey ölçülebilir, tahmin edilebilir, optimize edilebilir hale geldi. Ama ya hakikat? O da bu sistemin içine sığar mı? Yoksa hâlâ, insan aklının, vicdanının ve sezgisinin alanında mı kalır?

Algoritmalar, geçmişin verilerini alır, geleceği tahmin eder. Ama hakikat, yalnızca geçmişin toplamı değildir. Bazen bir çatlaktan sızan ışıktır; bazen de suskun bir bakışta gizlidir. Bir algoritma, bu çatlağı görmez. Çünkü onun gözleri yoktur yalnızca sayıları vardır.

Oysa insan aklı, yalnızca bilgi işleyen bir makine değildir. Hatırlar, unutur, pişman olur, yeniden düşünür. Akıl, yalnızca mantıkla değil; duyguyla, sezgiyle, vicdanla çalışır. Ve belki de bu yüzden, hakikate yaklaşabilir. Çünkü hakikat, yalnızca doğru bilgi değil; aynı zamanda anlamdır, bağlamdır, insani derinliktir.

Bugün sağlık sistemlerinden adalet mekanizmalarına, eğitimden kültürel mirasa kadar pek çok alanda algoritmalar karar veriyor. Ama bir insanın hikâyesini, sessizliğini, unutulmuşluğunu kim okuyabilir? Bir algoritma mı, yoksa insan aklı mı? Bir sistem hatasıyla yok sayılan bir hayatı kim geri çağırabilir?

Bir hastane sisteminde yanlış kodlanmış bir kimlik numarası, bir insanın tedavisini engelleyebilir. Bir algoritma, bu hatayı “veri uyuşmazlığı” olarak görür. Ama insan aklı, orada bir hayatın askıda kaldığını, bir annenin endişesini, bir çocuğun bekleyişini hisseder. İşte bu fark, hakikatin nerede yattığını gösterir.

Algoritmalar, geçmişi veri olarak görür; akıl ise hafıza olarak. Hafıza, yalnızca bilgi değil; aynı zamanda sorumluluktur. Unutulmuş olanı hatırlamak, görmezden gelineni görünür kılmak, sessizliği duymak… Bunlar, algoritmaların değil; insan aklının işidir.

Elbette algoritmaların gücünü inkâr edemeyiz. Onlar, karmaşık örüntüleri tanır, büyük veri yığınlarını işler, hızla karar verir. Ama bu kararlar, her zaman adil midir? Her zaman insani midir? Her zaman doğru mudur?

Hakikat, çoğu zaman yavaş gelir. Bir çocuğun gözünden, bir yaşlının suskunluğundan, bir kelimenin ağırlığından süzülerek ulaşır bize. O yüzden hakikate giden yol, hızla değil; dikkatle yürünür. Ve bu yolun taşları, algoritmalarla değil; akılla, vicdanla, hafızayla döşenir.

Bugün bir karar vermeliyiz: Hakikati yalnızca veriye mi teslim edeceğiz, yoksa insan aklının, sezgisinin ve sorumluluğunun da bu yolculukta yeri olacak mı?

Belki de en doğru yol, bu ikisini karşı karşıya koymak değil; birbirine yaslamak. Ama önceliği unutmadan: Hakikatin pusulası, hâlâ akıldadır. Ve belki de en çok, vicdanla birleşmiş bir akılda.

Hakikate Giden Yol
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.