1. Haberler
  2. RÖPORTAJ
  3. Hem yazmayı hem yönetmeyi sevenler için!

Hem yazmayı hem yönetmeyi sevenler için!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kış aylarında dışarıda vakit geçirmek yerine evimizde vakit geçirmeyi tercih ederiz. Günümüzün keyifli geçmesi için bir fincan sıcak çikolata, yumuşak bir battaniye, sürükleyici bir film veya hayallerimizi dolduran bir kitap yeterlidir. Bu keyifli günü okuduğumuz bir kitabın filmini izleyerek ya da izlediğimiz bir filmin kitabini okuyarak geçirmeyi tercih edenlerimiz için güzel bir öneride bulunmak isterim.

Aynı zamanda, benim gibi kimi zaman yazar kimi zaman yönetmen olmayı sevenler için önereceğim eserler, bu işin aslında göründüğü kadar kolay olmadığını anlayacaklar.

Çoğumuz okuduğu kitabın film veya dizi versiyonunu izlediğinde; “kitap çok daha güzeldi” veya “film daha başarılıydı” diye eleştirmekteyiz. Ancak filmin veya dizinin, bilinçli olarak kitaptan farklı yapıldığını göz ardı etmekteyiz .

Edebiyat eserlerinden uyarlanan sayısız unutulmaz film ve dizi bulunmaktadır. Günümüzde bilinen en meşhur uyarlama hiç şüphesiz, George R.R. Martini’nin; ”A Game of Thrones“ roman serisidir. 1996 yılında yayınlanan bu eserler, 2011 yılında David Benioff ve D. B. Weiss tarafından televizyon dizisine dönüştürülmüştür. Fakat yalnızca filmler bir roman uyarlaması değil aynı zamanda, birçok romanda filminden esinlenerek yazılmıştır.

Bu eserlerden biri, Selim Özdoğan tarafından yazılmış olan; ”Im Juli” (Temmuz’da) romanıdır. 2000 yılında yayınlanmış olan bu roman, Fatih Akın`ın 2000 yılında sinemada gösterime giren ”Im Juli” (Temmuz’da) filminden esinlenilerek yazılmıştır. Romanın henüz Türkçe çevirisi bulunmamaktadır, beklide bu makale yayıncı dostlarımızın dikkatini çeker ve eserin tercüme edilip yayımlanmasını sağlar. Türk edebiyatına güzel bir armağanımız olur.

Ben ise bu yazımda sizin için hem Fatih Akın`ın Juli`si hem de Selim Özdoğan Juli`si olacağım.

Öncelikle bu iki eser arasındaki benzerlikleri ve farkları ele alacak olursak; aralarındaki en büyük fark filmin tamamen erkek başrol (Daniel`in) gözünden anlatılması, kitabin ise iki kadın başrolün (Juli ve Melek) yaşadıklarını konu almasıdır. Aralarındaki en büyük benzerlik ise ana konuya sadık kalınmasıdır.

İlk tercihimiz filmden yana kullanacak olursak;

  • Film: Im Juli (Temmuz`da)
  • Yönetmen, senarist ve yapımcı: Fatih Akın
  • Oyuncular;
  • Moritz Bleibtreu: (Daniel Bannier, öğretmen)
  • Christiane Paul: (Juli, Hamburg’da mücevher satışçısı)
  • Mehmet Kurtuluş: (Isa, Berlinli bir Türk)
  • İdil Üner: (Melek, İsa’nın kız arkadaşı)
  • Branka Katic: (Luna, eski Yugoslavya’da otobüs şoförü)
  • Jochen Nickel: (Leo, kamyon şoförü)
  • Fatih Akın: (Romen Gümrük Memuru)

Filmin ve Romanın içeriği;

Öğretmen olan Daniel, Hamburg’da sıradan ve yalnız bir hayat sürmektedir. Gençlik kültürü hakkında hiçbir fikri olmayan ve öğrencileri tarafından ciddiye alınmayan Daniel hayatının monotonluğundan bıkılmaktadır. Yaz tatili başlamak üzeredir ama Daniel bir tatil planı yapmamıştır. Muhtemelen Hamburg’da kalarak, caz dinleyecek, kitap okuyacak ve Elbe sahilinde yürüyüşe çıkacaktı yine her yaz yaptığı gibi.

Okulun son gününde, kent merkezinde kurulmuş olan bir pazarı gezerken, stantlardan birinin sahibi olan Juli ile tanışır. Juli, Daniel`in biraz şansa ihtiyacı olduğunu düşünmektedir ve onu standına çağırır. Juli standında mücevher satmaktadır. Daniel`e bir yüzük göstererek, (yüzüğün üzerinde bir güneş sembolü bulunmakta) bu yüzüğün onu hayatinin kadınına götüreceğini söyler. Aynı zamanda Daniel`den hoşlanmış olan Juli onu bir sokak partisine davet eder. Utangaç Daniel teklifi kabul eder ve oradan ayrılır.

Daniel partiye Juli`den önce gelmiştir. Bir süre sonra beklemekten sıkılan Daniel partiden ayrılmaya karar verir fakat tam bu sırada Melek adında Berlin’de yaşayan bir Türk kızı ile tanışır. Melek, Daniel`e Hamburg’da bir gece kalabileceği, bir yer bilip bilmediğini sormaktadır. Daniel önce Meleğe şehirde birçok pansiyon bulunduğunu ve birinde kalabileceğini söyler ama tam bu sırada Juli`nin ona söyledikleri hatırlar ve Meleğe isterse kendisinde kalabileceğini söyler.

Birbirlerini daha yakından tanımak adına Daniel, Meleği akşam yemeğine davet eder. Bu sırada Juli buluşma noktasına varmıştır ve üstüne bilerek güneş sembolü bulunan bir t-shirt giymiştir. Daniel`e belkide hayatının kadınının o olabileceğini göstermeye çalışacaktı ama Daniel`i Melek`le ayrılırken görür ve şansını kaybettiğini düşünür.

Gittikleri Lokantada Daniel, Meleğin bir hafta içinde İstanbul’da Isa adında bir adamla randevusu olduğunu ve ertesi sabah İstanbul’a uçacağını öğrenir. Daha sonra Daniel, Meleği Elbe plajına yürüyüşe davet eder. Plajda Ateşin etrafında oturmuş şarki söyleyerek eğlenen gençleri gören Melek, bir şarkı söyleyip söyleyemeyeceğini sorar. Gençler Meleğin teklifini kabul eder ve Melek Türkçe bir şarkı söylemeye başlar. (İdil Üner – Güneşim)

Daniel Melekten çok etkilenmiştir. Birlikte gün ağarana kadar sohbet ederler ve Melek Daniel`in omuzunda uyuya kalır. Ertesi sabah Daniel isteksizce Meleği havalimanına bırakır. Daniel Meleğe aşık olmuştur ve yüzüğün görevini yerine getirdiğini düşünür. Meleğin hayatının kadını olduğunu düşündüğü için o da komşusunun arabasını alarak Meleğin peşinden İstanbul’a yola çıkar.

Yola çıktıktan kısa bir süre sonra, yolda otostop çeken genç bir bayan gören Daniel yardımcı olabilmek için durur ve karşısında Juli`yi bulur. İkisinde oldukça şişirmiştir. Daniel Juli`ye bir gece önce hayatının kadını ile tanıştığını ve onu kaybetmemek için İstanbul’a yola çıktığını söyler. Juli`de yazı Hamburg’da geçirmek istemediğini ve bu yüzden yola çıktığını anlatır. Yaşadığı hayal kırıklığını atlatmak için olduğunu Daniel`e belli etmemektedir. Yol esnasında başlarına birçok olay gelir. Olaylardan bazıları onları birbirlerine yakınlaştırırken, bazıları da onları uzaklaştırıyordu.

Örneğin, Tuna nehrini geçmek için çöp taşıyan bir gemiye kaçak olarak binerler. Sabah Daniel kahvaltı edebilecekleri bir şeyler bulmak için kamaraları araştırmaya giderken yakalanır ve gemiden atılır. Juli Teknede Daniel`i beklemektedir ancak Daniel`in tekneden atıldığının farkında değildir.

Peki bu sırada juli`ye ne oldu ?

Juli, çalışanlardan Daniel`in tekneden atildigini öğrenir ve planladıkları sonraki durakta yani Budapeşte’de iner. Juli Budapeşte’deki etnoloji müzesinin önünde merdivenlerde Daniel`in gelmesini beklemektedir. Hava kararıncaya kadar bekledikten sonra bir karar vermesi gerektiğini anlar. Yola devam mı etmeli yoksa ertesi gün gelip tekrar burada beklemeli miydi. Juli gene kaderin karar vermesini ister ve yazı-tura atmaya karar verir. Tura gelir, bu yola devam edeceği anlamına gelmektedir. İstanbul’da buluşacaklarına inanmaktadır.

Juli yine yalnız kalmıştır, kaderini sorgularken ve nerede hata yaptığını düşünürken kendine ucuz bir pansiyon bulmaya karar verir. Odasına ilerlerken karşıdan ona doğru bir çift gelir. Kadın Juli`yi bir şeyler içmeye davet eder ve Juli bu nazik teklifi geri çevirmez. Sevimli orta yaşlı çift ile oldukça keyifli bir akşam geçirdikten sonra oradan ayrılır ve Romanya’ya gitmek için kendisine bir otobüs bileti alır. Daniel’i bulma umuduyla, yoluna devam eder.

Peki ya Melek ?

Meleğin Daniel’e bahsetmediği asıl gerçekse, İsa’yla İstanbul’da neden buluştuğuydu. Isa Meleğin ölmüş olan amcasını, Memleketinde gömülebilmesi için Türkiye’ye bagajında illegal yollarla taşımaktadır. Maddi imansızlıklardan dolayı uçakla taşıyamamaktadırlar.

Melek İstanbul’a geldikten sonra bir aksam kuzeni Hakan ve arkadaşı Esra ile birlikte Taksimde bir şeyler içmeye giderler. Melek bu sürpriz gelişin sadece özlemden kaynaklandığını anlatır ancak İsa ve bagajdaki ölü amcasından bahsetmekten kaçınır. Daha çok İsa`nın onu üç yıl önce nerdeyse aldattığından ve buna ne kadar kızgın olduğundan bahseder.

Bahsetmiş olduğum bu olaylar filmde yer almamaktadır. Selim Özdoğan romanında bu bölümleri okuyucuları için aydınlatıyor. Sadece yaşanan olayları değil aynı zamanda duygusal durumları ve hayatları hakkında da daha fazla bilgi sahibi olmamızı sağlıyor.

Selim Özdogan; Yazar

1971 Almanya`nin Köln şehrinde doğmuş olan Selim Özdogan kariyerinde prestijli ödüllerde sahiptir;

  • Kuzey Ren-Westfalen Eyaletinin, şair ve yazar ödülü. 1996
  • Alman bilim Kurgu ödülü. 2010
  • Almanca anadili kullanarak yazan fakat anadili Almanca olmayan yazarlar kategorisinde Hohenemser Literatür ödülü. 2017

Kültürler arasi;

Filminde, romanında konusuna “bir yol macerası” deyip geçmek gerçekten sadece eserleri küçümsemek olurdu. Kültürel çeşitliliği ve çatışmalarını ustaca betimleyen yazarlar aynı zamanda göçmenler ve onların yaşamları hakkında da daha gerçekçi bir resim çizmemizi sağlıyor.

Selim Özdoğan, romanında çokça Türkçe deyimleri ve sokak jargonunu kullanmaktadır. Fatih Akın`sa, Türkçe şarkılar kullanarak kültürümüzü belirginleştiriyor. Sadece Türk kültürünü değil birçok başka kültürü de tanıma fırsatı buluyoruz izlediğimizde veya okuduğumuzda.

Bir kültürü belirleyen şey sadece o milletin maddi varlıkları değildir. Düşünme biçimleri, inançlar, duygular ve fikirler bir kültürü şekillendirir. Dolayısıyla burada bir trans-kültürellikten bahsedilebilir. Bir kültür birkaç kültürden oluşmaktadır. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, (Türk-Alman)trans-kültürel göçmen edebiyatı branşında fazlasını bulabilirsiniz.

Şimdilik iyi seyirler.

1
kat_l_yorum_1
Katılıyorum +1
0
hatal_d_n_yorsun
Hatalı Düşünüyorsun
1
bilgi_in_te_ekk_r
Bilgi İçin Teşekkür
0
_a_rd_m
Şaşırdım
0
kat_lm_yorum_-1
Katılmıyorum -1
Hem yazmayı hem yönetmeyi sevenler için!
Yorum Yap

Türkiye Aktüel Haber Bültenine Ücretsiz Abone Olabilirsin

Yeni eklenen makalelerimizden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini şimdi başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Avatar

    Yaziniz cok basariliydi tebrikler

    Cevapla
Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!