Tarih, yalnızca geçmişte yaşanan olayların sıralandığı bir zaman çizelgesi olarak okunamaz. Bazı günler vardır ki yaşananlar, toplumların ortak hafızasında derin izler bırakır ve kuşaklar boyunca hatırlanır.
İşte 23 Aralık 1930 günü Menemen’de meydana gelen hadise de Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihindeki tam olarak böyle bir dönüm noktasıdır. Bu olay, henüz yolun başındaki genç bir devletin göğüslemek zorunda kaldığı sert zorlukları, o günün toplumsal bilinç düzeyini ve sahip olduğumuz ortak değerleri korumanın neden bu kadar hayati olduğunu bizlere en yalın ve sarsıcı haliyle göstermiştir.
Cumhuriyet’in ilan edilmesinin üzerinden henüz yedi yıl gibi kısa bir süre geçmişti. Yeni kurulan devlet, bitmek bilmeyen savaşlardan yorgun ve bitap düşmüş bir toplumdan, modern ve çağdaş bir ülke inşa etmek için adeta zamanla yarışıyordu.
Eğitimden hukuka, sosyal yaşamın en ince kılcal damarlarından devlet yönetimine kadar her alanda köklü ve devrim niteliğinde dönüşümler bir bir hayata geçiriliyordu. Elbette bu denli büyük bir değişim rüzgarı, beraberinde farklı tepkileri de getirdi. Bir yanda bu yeni döneme hızla uyum sağlayanlar varken, diğer yanda eski alışkanlıklarına ve düzene sıkı sıkıya tutunmak isteyenler vardı. İşte Menemen Olayı, bu sancılı geçiş döneminin, değişime direnç gösteren çevrelerce ortaya çıkarılan en acı ve en çarpıcı yansıması olarak tarihteki yerini aldı.
Olayın merkezinde, genç bir yedek subay ve öğretmen olan Mustafa Fehmi Kubilay yer alıyordu. Cumhuriyet’in idealist eğitim kadrolarından biri olarak görev yapan Kubilay, yalnızca bir asker ya da öğretmen kimliği taşımıyordu. O, aynı zamanda yeni nesillerin akıl ve bilim ışığında yetişmesine katkı sunmayı amaçlayan bir aydın olarak sorumluluk üstlenmişti. Menemen’de yaşanan gelişmeler karşısında görev bilinciyle hareket etmesi, onun kişiliğini ve inandığı değerleri açıkça yansıtmaktadır.
O meşum hadise sırasında Kubilay ve iki bekçinin hayata veda etmesi, toplumun kalbinde derin bir yara açtı ve büyük bir sarsıntı yarattı. Bu kayıp, aslında bireysel bir trajedinin çok ötesindeydi; doğrudan Cumhuriyet’in üzerine inşa edildiği temel ilkelere yöneltilmiş bir tehdit olarak görüldü.
Hem devletin hem de halkın bu acı olay karşısında gösterdiği dirençli duruş, sadece bir güvenlik meselesi değil, toplumsal bilincin uyanışı açısından da belirleyici sonuçlar doğurdu. O gün Menemen’de yaşananlar; hukukun üstünlüğünün, toplumsal düzenin ve bir arada yaşama kültürünü sağlayan kuralların bizler için ne denli hayati olduğunu bir kez daha, en çarpıcı haliyle gözler önüne serdi.
Menemen Olayı’nın hemen ardından yürütülen süreçler, devletin kendi varlığını ve toplumsal huzuru koruma konusundaki güçlü refleksini açıkça ortaya koydu. O günlerde alınan kararları ve hayata geçirilen tedbirleri, kuşkusuz o dönemin kendine has, hassas şartları içerisinde değerlendirmek gerekir.
Ancak bu noktada asıl üzerinde durulması gereken mesele, yaşanan bu acı tecrübeden çıkarılan derslerdir. Cumhuriyet’in sadece bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda birbirine kenetlenmiş ortak bir yaşam anlayışı sunduğu gerçeği, bu olayla birlikte toplumun çok daha geniş kesimleri tarafından derinden fark edilmiştir.
Bu hadise, eğitimin bir toplum için ne kadar vazgeçilmez bir değer olduğunu da bizlere en güçlü biçimde hatırlatır. Kubilay’ın bir öğretmen olması, yaşananların sembolik derinliğini çok daha anlamlı bir boyuta taşır. Çünkü eğitim, sadece kuru bir bilgi aktarımı değildir; o, bireyin düşünme biçimini, olayları kavrayışını ve topluma karşı duyduğu sorumluluk bilincini ilmek ilmek işleyen bir süreçtir.
Menemen’de tanıklık edilenler; cehaletin ve yanlış yönlendirilmiş duyguların birleştiğinde ne kadar ağır ve onarılmaz sonuçlar doğurabileceğini bizlere en acı şekilde kanıtlamıştır.
Toplumsal hafıza, bazı olayları unutmaz. Menemen Olayı da her yıl anma törenleriyle, yazılarla ve konuşmalarla hatırlanmaktadır. Bu anmaların amacı, geçmişte yaşanan acıları canlı tutmak ya da yeni ayrışmalar yaratmak değildir. Asıl hedef, ortak değerler etrafında birleşebilmek ve benzer acıların bir daha yaşanmaması için bilinç oluşturmaktır. Tarihle yüzleşmek, onu anlamak ve ondan ders çıkarmak, sağlıklı bir toplum yapısının temel unsurlarından biridir.
Bugünden geriye dönüp baktığımızda Menemen Olayı; demokrasinin, hukukun ve laik yaşam idealinin ne denli büyük emeklerle, adeta tırnaklarla kazınarak inşa edildiğini gösteren en somut örneklerden biridir. Bu değerlerin kendiliğinden var olmadığını, her birinin ağır bedeller ödenerek kazanıldığını bilmek, o günlerden bize kalan en önemli mirastır. İşte Kubilay ve onunla birlikte omuz omuza hayatını kaybedenler, bu kutsal bedelin sembol isimleri olarak tarihimizin kalbinde yer almaktadırlar.
Menemen’de yaşananların üzerinden uzun yıllar geçti. Türkiye değişti, dönüştü ve büyüdü. Ancak toplumsal barış, ortak akıl ve karşılıklı saygı ihtiyacı her dönemde varlığını korudu. Bu nedenle Menemen Olayı’nı anarken geçmişte kalmış bir hadise olarak görmek yerine, bugüne ışık tutan bir tarihsel uyarı olarak ele almak gerekir. Bu yaklaşım, olayın anlamını daraltmak yerine derinleştirir.
Sözün özü Menemen Olayı, Cumhuriyet tarihimizin en acı olduğu kadar, en öğretici sayfalarından biri olarak hafızalarımızda durmaktadır. Bu sayfa bizlere, bir arada yaşamanın sadece bir hak değil, aynı zamanda büyük bir sorumluluk gerektirdiğini; hukukun ve aklın rehberliğinden sapmanın ne denli tehlikeli olduğunu anlatır.
Kubilay’ın şahsında birleşen o sarsılmaz duruş, korkusuzluk ve derin görev bilinci, bugün de her zamanki gibi büyük bir saygıyla anılmayı hak etmektedir. Zaten tarih, tam da bu tür olayları unutturmamak, toplumsal hafızayı taze tutmak için vardır. Toplumlar, geçmişin bu hüzünlü derslerini doğru okuyup anladıkları ölçüde, geleceklerini çok daha sağlam ve sarsılmaz temeller üzerine inşa edebilirler.
Bu vesileyle, görevleri başında şehit edilen Devrim Şehidi Öğretmen Asteğmen Kubilay’ı ve onunla birlikte can veren bekçilerimiz Hasan ve Şevki Beyleri bir kez daha minnetle anıyor; aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Saygılarımla.
Sayın M. Kuşcu,
Menemen Olayı’nı tarihsel sorumluluk ve toplumsal hafıza bilinciyle ele aldığınız bu anlamlı yazınız için sizi tebrik ederim. Cumhuriyet değerlerini, hukukun ve eğitimin önemini sade ama güçlü bir dille aktarmanız son derece kıymetlidir.
Bu vesileyle Devrim Şehidi Öğretmen Asteğmen Kubilay’ı ve birlikte şehit edilen Hasan ve Şevki Beyleri rahmet, minnet ve saygıyla anıyor; mekanları cennet olsun.
Sayın Okurum,
Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Sayın Kuşcu,
Menemen Olayı’nı kaleme aldığınız bu değerli yazınız için sizi kutluyorum. Bu tür yazıların, geçmişten ders çıkararak toplumsal barışı ve ortak değerleri güçlendirme adına önemli bir katkı sunduğuna inanıyorum. Kaleminize, emeğinize ve yüreginize sağlık.
Bu özel günde görevleri başında şehit edilen Devrim Şehidi Öğretmen Asteğmen Kubilay’ı ve onunla birlikte hayatını kaybeden bekçilerimiz Hasan ve Şevki Beyleri bir kez daha rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Mekanları cennet olsun.
Sayın Okurum,
Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.