Gül Akpınar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Hüznün Günlüğü

Hüznün Günlüğü

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hüzün, hayatın sessiz defterine düşen en derin satırdır. Ne tamamen karanlıktır, ne de tamamen ışık. Bir gölge gibi yürür insanın ardında; görünmez ama hissedilir, sessizdir ama konuşur. Gün gelir ansızın kapıyı çalar, gelir hiç beklenmedik bir anda içeri süzülür. İnsan önce onu kovmak ister, çünkü ağırlığı yorucudur. Fakat zamanla anlaşılır ki hüzün, aslında kalbin kendi günlüğüdür; bizi kendimize geri çağıran, yüzleşmeye zorlayan, sakladığımız duyguların aynasıdır.

Bir günlüğe yazılan her satır gibi, hüznün de bir tarihi vardır. Çocuklukta ilk kırılan oyuncağın sessizliğiyle başlar, ergenlikte anlaşılmamış bir bakışın burukluğu ile devam eder. Yıllar geçtikçe, unutulmuş sözlerin, yarım kalmış cümlelerin, vedası yapılmamış yüzlerin yükünü taşır. Her sayfası başka bir acıya açılır, ama hiçbir zaman sadece acı değildir. Çünkü hüzün, aynı zamanda hatırlamaktır: yaşamın geçiciliğini, dostlukların değerini, kayıpların ardında saklı sevgiyi.

Hüznün günlüğünde gözyaşı mürekkep olur, suskunluk satır aralarında gizlenir. Orada insan en çok kendine dürüsttür. Çünkü kalp, yalnız kaldığında en derin sırlarını fısıldar. Kimi zaman bir ayrılığın yankısı düşer o sayfalara, kimi zaman da kelimelere sığmayan özlemler. Ve belki de en çok, insana kendi kırılganlığını gösterir. İnsan, güçlü görünmeye çalışırken aslında ne kadar incinebilir olduğunu ancak hüznün aynasında görür.

Ama hüznün bir başka yüzü daha vardır: öğretmenliği. O, insana sabrı, beklemeyi ve olgunlaşmayı öğretir. İçindeki karanlıkla barışmayı, kalbinin en derin odalarını kabul etmeyi sağlar. İnsan, hüznün içinden geçtikçe büyür; tıpkı kışın içinden geçmeden baharın değerini bilemeyeceği gibi. Hüznün günlüğünü okuyan biri, aslında kendi ruhunun katmanlarında bir yolculuğa çıkar.

Hüzün, kalpte ağır bir taş gibi durmaz her zaman. Bazen bir melodinin naifliğinde, bazen bir şiirin dizelerinde, bazen de sessiz bir gecenin penceresinde kendini hatırlatır. O anlarda insan, aslında tek başına olmadığını fark eder. Çünkü hüzün, insana ortak bir duygudur; herkesin günlüğünde yer alan evrensel bir satırdır.

Ve belki de bu yüzden, hüzün en çok bizi birbirimize yakınlaştırır. Mutluluğun coşkusu kalabalıklarla paylaşılır, ama hüzün iki insanı sessizce yan yana getirir. Aynı acıyı paylaşan kalpler, kelimelere gerek kalmadan birbirini anlar. Hüznün günlüğü, bu yüzden yalnızca bireysel bir kayıt değil; aynı zamanda insanlığın ortak defteridir.

Sonunda insan anlar ki, hüznü yok saymak değil, onu kabul etmek gerekir. Çünkü her kabul edilen hüzün, bir parça şifaya dönüşür. Günlükteki her satır gibi, hüzün de kalıcı değildir; zamanı gelir, yerini başka bir duygunun rengine bırakır. Ama bıraktığı iz, insana kim olduğunu, neyi sevdiğini ve neden bu kadar derin hissettiğini hatırlatır.

Hüznün günlüğü, aslında yaşamın günlüğüdür. Ve belki de hayatın en gerçek cümleleri, tam da o sessiz satırlarda gizlidir.

Hüznün Günlüğü
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.