Gül Akpınar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kendi Gerçeğini Çarpıtan İnsan

Kendi Gerçeğini Çarpıtan İnsan

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan en çok kendi gerçeğinden uzaklaşır. Çünkü en kolay saklanan, dışarıya değil, kendine ait olandır. Kimse “neden böyle yaptın?” diye soramaz. Kimse elini masaya vurup gerçeği yüzüne çarpmaz. İnsan, kendi içinde kurduğu o sessiz odada hem suçlayan kişidir hem savunma yapan. Ve çoğu zaman hükmü veren de yine kendisidir.

Bu yüzden gerçek, olduğundan farklı bir şekle bürünür.

Mesele gerçeği bilmemek değildir aslında. Bilen, hisseden, gören yine insandır. Fakat bilmekle yüzleşmek aynı şey değildir. İnsan gerçeğin kapısına kadar gelir, ama o kapıyı açacak cesareti bulamaz. Açarsa ne olacağını, neyi kaybedeceğini, neyle karşılaşacağını düşünür. Bu yüzden gerçeği eğip bükmek daha kolay gelir. Biraz erteler, biraz hafifletir, biraz görmezden gelir. Acı taşıyamayacağı kadar ağır geldiğinde, acıyı küçültmez kendini büyütür. Yükün tamamını kendi üzerine yığar.

En çok da şu cümlenin altında ezilir, “Yeterince iyi olamadım.”

Bu cümle, insanın kendine yönelttiği en ağır hükümdür. Olayların gerçekliğini, şartları, sınırları, imkânları görmezden gelir. Bütün yükü, bütün kusuru, bütün eksikliği tek bir noktada toplar. Kişi, kendi payını genişletir; dışarıda bırakılması gerekenleri bile içeri alarak kendine yükler. Başkasını kırmamak için kendini kırar. Sevdiğini korumak için kendini suçlar. İçsel dengeyi sağlamak adına en ağır yük hep kendi üzerine yığılır. Çünkü insan, başkalarını kaybetmekten korkar. Kendini kaybettiğinde ise bunu çoğu zaman fark etmez. Bu yüzden hoşgörü hep dışarıya yönelir, yargı ise içeri… Dışarıya gösterdiği hoşgörünün aynısını kendisine gösteremez; çünkü en sert yargıyı yine içerden duyar. En sessiz ama en derin yara budur.

İç ses, insanın en zayıf yerini bildiği için hep oraya vurur. Bu yüzden dışarıdan gelen eleştiriler zamanla silinir gider; ama kişinin kendine söylediği bir cümle yıllarca kalabilir. İçine çöker, sessizce yerleşir. 

İnsan bu iç yargıyı neden bırakamaz? Çünkü suçlama tanıdıktır; affetmek bilinmez. Suçlamak, düzeni korur. Affetmek ise düzeni bozar, yeniden kurmayı zorunlu kılar. İnsan, kendini suçlarken acı çeker ama tanıdığı bir acıdır bu. Affetmek ise yeni bir benlik, yeni bir bakış ve yeni bir sorumluluk gerektirir; bu da çoğu zaman korkutucudur. 

Yine de gerçek değişmez. İnsan kendinden neyi saklarsa saklasın, sakladıkları bir yerde birikir. Gün gelir, sessizce geri döner. Çünkü kişi nereye giderse gitsin, dönüp dolaşıp yine kendiyle karşılaşır.

Kendi Gerçeğini Çarpıtan İnsan
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.