Kendime sık sık soruyorum: Neden hep kendimizi en sona bırakıyoruz? Hayalleri, duyguları, istekleri hep bir “sonra”ya erteliyoruz. Sanki o “sonra” her şeyi çözecekmiş gibi. Seveceğiz, affedeceğiz, başlayacağız sanıyoruz. Ama geriye dönüp bakınca anlıyorum: O “sonra” diye bir yer yok.
Hayat, kendi bildiği vakitte gelir. Ne haber verir ne de hazır olup olmadığını sorar. Bir sabah güzel bir haber beklerken, bir telefon sesiyle dünya başına yıkılır. Bir sevdiğini kaybedersin, bir hayal kırıklığıyla sarsılırsın. Hayat, neyi var neyi yoksa kendi takviminde çıkarır karşına. “Keşke biraz daha vakti olsaydı” demez kimse.
Yine de insan ertelemekte ustadır. Birini özler, ama aramaz. İçindeki sevgiyi bir cümleye sığdıramaz. Ben de öyle yaptım. Babamın her zaman orada olacağını, hiç gitmeyeceğini sandım. Daha fazla yanında olabilirdim. Daha fazla sarılıp, kokusunu içime çekebilirdim. Ellerinin sıcaklığını daha uzun hissedebilirdim. O güzel gözlerine daha çok bakıp, “Seni seviyorum baba” diyebilirdim. Ama yapmadım, yapamadım. Çünkü hep bir işim vardı, her zaman meşguldüm. Sandım ki babam her zaman yanımda olacak. Yanıldım ve bunu, çok derinden hissedeceğim bir acıyla öğrendim. Her şeyi “sonra”ya erteledim. Sonra, bir gün, “sonra” diye bir şey kalmadı. O an anladım: Hayat, hayallerini ve sevdiklerini bir kenara itecek kadar sıradan bir hikaye yazmaz.
Ben çok erteledim. Söylemek istediklerimi yuttum, görmek istediğim yerleri “Bir gün giderim” diye geçiştirdim. Sonra fark ettim ki, o “bir gün” diye bir şey yok. Hayat, neyi ne zaman sunacağını kendi seçer. Ne bir an önce, ne bir an sonra. Bu yüzden artık kendimi bekletmiyorum. Özlediğim birini arıyorum. Gönlümden geçeni saklamıyorum. Hayal ettiğim ne varsa, bugünden bir adım atıyorum.
Sen de kendini bekletme. Kimi seviyorsan söyle, neyi hayal ediyorsan peşinden git. Hayat, ertelemeye razı olacak kadar uzun bir yol değil. Dün geçti, yarın belirsiz. Elinde sadece bu an var. Bu anı yaşa, hakkını ver. Çünkü hayat seni beklemiyor. Sen de kendini bekletme. Ve unutma: Bugün attığın bir adım, yarın aynada gülümseyen bir yansıma olabilir.
Çünkü bazı eller bir daha uzanamaz, bazı sözler bir daha söylenemez; ama hâlâ söyleyeceklerin, tutacak ellerin varken bugünü yaşa.
İşte gerçek :
Dile gelen duygular,
keşkeler olmasın hayatımızda.
Umarım.