Gül Akpınar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Vicdanı Olmayan Akıl, İnsanlığı Eksik Bırakır

Vicdanı Olmayan Akıl, İnsanlığı Eksik Bırakır

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tarih boyunca insanlar neden hep “düşünen bir varlık” olarak tanımlandı? Acaba varlığımızın tek ölçüsü gerçekten akıl mı? Bence bu tanım, insan olmanın tam deneyimini yansıtmıyor; asıl derinlik, hissetmek ve sorumluluk almakta yatıyor.

Kendi düşüncem, Descartes’in “düşünüyorum, öyleyse varım” sözünden bir adım öteye gidiyor: “Hissediyorum ve sorumluluk duyuyorum, öyleyse insanım.” Bu, insan olmanın sadece düşünceyle değil, vicdan, empati ve sorumlulukla da şekillendiğini gösteriyor. Akıl ve bilinçle var oluyoruz, ama vicdan, empati ve sorumluluk olmadan insanlığımız yarım kalır.

İnsan, toplumsal bir bağın ötesinde, düşünme yeteneği, empati kurma gücü, ilişki geliştirme becerisi ve içsel bir vicdanla diğer canlılardan ayrılır. Toplum içinde yaşıyor olsak da, her birimizin bireysel bilinci ve özgün değerleri var; kimliğimiz sadece politik yapılarla değil, kendi iç dünyamızla da şekilleniyor.

Kant, insanı etik açıdan pratik akılla değerlendirir; ona göre doğruyu yanlıştan ayıran yetenek akıldır. Ama bence akıl tek başına insanı etik bir bütün haline getiremez. Vicdan ve empati, bizi sadece düşünen değil, hisseden ve anlayan bir varlık yapar. Etik kararlar, akıl ile içsel pusulanın birleşimiyle anlam kazanır.

Hobbes ise bireyin güvenliği için özgürlüğünü devlete teslim etmesini savunur. Bu fikir, vicdanın da devredilebileceği tehlikeli bir kapıyı aralayabilir. Vicdan, hiçbir zaman bir başkasına bırakılamaz; o, bireyin bağımsız etik rehberidir. Devlet, bu içsel pusulaya saygı göstermezse totaliter bir yola girebilir. Bu yüzden vicdan, özgürlükle ayrılmaz bir bütün ve her zaman korunmalı.

İnsan olmanın özü, düşünmek, empati kurmak, ilişki geliştirmek ve vicdanla hareket etmekten oluşur. Bu birleşim, insanı hayvandan ayıran temel unsurları oluşturur ve onu hem bireysel hem de toplumsal bir varlık hâline getirir. İnsan, akıl ve etikle sınırlı kalmaz; kalp ve vicdan ile yoğrulduğunda, insanlığın tüm boyutlarını deneyimleyebilir.

Geçmişin filozofları insanı tanımlamada yolu açmıştır; ancak insan olmanın özgün ve bütüncül deneyimi, onların sözlerini almakla sınırlı değildir. Bilgi ve düşünce birikimini anlamak, yorumlamak ve kendi deneyimimizle sentezlemek gerekir. İnsan, geçmişin düşüncelerinden öğrenir, ama kendi bilinç ve vicdanıyla eksik taşları tamamlar. Böylece insani açıdan özgün bir perspektif geliştirilir.

Sonuç olarak, insan olmanın gerçek ölçütü, akıl + vicdan + empati + sorumluluk + ilişki kurabilme yeteneği birleşiminde yatmaktadır. Sadece toplumsal veya yalnızca akılsal tanımlar, insanı tam anlamıyla kavrayamaz. İnsan, düşünen, hisseden ve vicdanıyla yön bulan bir varlık olarak, kendi yolunu hem geçmişten aldığı ışıkla hem de kendi deneyimiyle çizer.

“Bugün bir karar verirken sadece aklınızı değil, vicdanınızı da dinleyin. Çünkü insan olmak, yalnızca düşünmek değil, hissetmek ve sorumluluk almaktır.”

Vicdanı Olmayan Akıl, İnsanlığı Eksik Bırakır
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.