Hayat her zaman yanımızda gülümseyen insanlarla dolu değildir; kimi zaman yolumuzu keser, kimi zaman bilmeden sınavımız olur. O anların öfkesiyle, “Neden ben?” diye sorarız kendimize. Meğerse cevap, zamanla saklandığı yerden çıkacak bir armağandı.
Hayatın denklemi böyle kurulur: Bazen bir artıyı bulabilmek için iki eksi gerekir. Tıpkı elektriğin karanlığı delip geçmek için direnci aşması gibi, insan da engellerle sınandığında içindeki ışığı keşfeder. Eğer hiç zorluk yaşamamış olsaydık, içimizdeki gücü göremez, gerçeklerle yüzleşemezdik.
Hayat hep kolay olsaydı, olduğumuz yerde oyalanır, hayallerin pembe perdesi ardında yaşamaya devam ederdik. Ama zorlandıkça, içimizde saklı duran cevherle yüzleştik. Engel dediklerimiz, aslında birer basamak oldu. Her zorluk, bize daha güçlü bir adım atmayı öğretti. Yumuşak kumlarda iz bırakılmaz; derin izler, sert topraklara basan ayakların hikâyesidir.
Şimdi anlıyorum ki hayatta en çok şikâyet ettiklerim, farkında olmadan bana en büyük iyiliği yapmış. Çünkü onlar olmasaydı, ben bugünkü ben olamazdım. Hayatımı zorlaştırdığını düşündüğüm her insan, aslında beni kendime yaklaştıran bir aynaydı.
Belki de bu yüzden, en çok da onlara teşekkür etmem gerekiyor. Çünkü gerçekleri görmemi, kendimi keşfetmemi ve yoluma devam etmemi sağlayanlar tam da onlardı.
Hayatın artıları, eksilerle şekillenir. Ve insan, ancak zorlandığında kendini bulur.
Sorunlarınızı korkularla beslemeyin; hayallerinizi her şeye rağmen büyütün ve ışığınızı canlı tutun.